Yule-Kış gündönümü;
Her şeyden önce kış gündönümü; güneşin Oğlak burcuna girmesidir. Oğlakta güneş 0 derecelik açı yapar. 0 derece yaşam enerjisinin başlangıcıdır.Bunun için bugüne “ayna günü” denir.21 Aralık en uzun ve karanlık geçen gecedir.
Her şeyden önce kış gündönümü; güneşin Oğlak burcuna girmesidir.Oğlakta güneş 0 derecelik açı yapar. 0 derece yaşam enerjisininbaşlangıcıdır.Bunun için bugüne “ayna günü” denir.21 Aralık en uzun ve karanlıkgeçen gecedir.Eski zamanlarda güneşin geri dönmesi için ve yeniden dünyayı ısıtması için insanların yardımına ihtiyaç duyduğuna inanılırdı. Bunun için insanlar tıpkı hıdrellezde ve nevruzda olduğu gibi “şenlik ateşleri” yakarlardı. Bu aslında güneşi güçlendirmek için yapılan bir “sempatik büyü” uygulamasıdır.
Böylece güneşin dünyaya dönüşü için yol açılmış olunurdu. Cam kenarında mum yakmak ve evlerde yılbaşındaki gibi ışıklı ağaçlar bulundurmak günün diğer sembollerindendi. Eski insanlara göre bugün yeni yılın başlangıcıydı.
Bu mevsim ayrıca hayvan sürülerinin içinden en iyi hayvanların seçilip alındığı ve sadece onlara yiyecek ayrıldığı bir mevsimdi (aralık). Çünkü ancak çetin kış şartlarında genç ve güçlü hayvanlar sağ kalabiliyordu ve bunlar baharda çoğalıyordu. Bunun için güçsüz ve yaşlı olan hayvanlar ya önceden kurban ediliyordu ya da kesip tuzlanarak saklanıyor veya şölenlerde ziyafet olarak sunuluyordu.
Yılın bu zamanında birçok başka erzak içinde ticaret yapılırdı. Hava şartları nedeniyle yılın bu zamanında avlanmak çok zordu. Ayrıca kuzey bölgelerinde tarımsal faaliyet olmazdı. Böylece insanlar bir şeyler yapmaya ve yaratmaya zaman bulurlardı.
İşte bu hediyeler halen kış gündönümünün değişmez birer parçasıdır. Aslında bu hediyelerin türemesi eski zamanlarda ticarette yapılan yalakalıklardan öteye gitmez;) Ancak insanlar çeşitli ülkelerde yeni yıl için iyi şans getirsin diye eşyalarını takas ederlerdi. bu gelenek yule'da halen devam ettirilir. TEK KURAL BU HEDİYELER TAMAMEN KİŞİ TARAFINDAN YAPILMALI YANİ EL YAPIMI OLMALIYDI!
Kış gündönümünün ana teması(21 Aralık yani) genelde güneş ışınlarının yeniden artarak dünyaya dönmesi olan coğrafi olayın efsanelerle kutlanması ve bu doğal dengeye ayak uydurmak için pratik çalışmalar yapmaktır. (23 Eylülden itibaren yaşlı kral(tanrı) ana tanrıça tarafından toprağın altına veya cehenneme gönderilir ve 21 Aralık günü oğul veya genç sevgili olarak yeniden yeryüzüne doğar) Birçok gelenekte Tanrıça güneşin doğmasını yeniden sağlayarak bunu gerçekleştirir ve dikkat ederseniz bu doğal olguda ölüm ve yeniden doğuş kavramları gizlidir!
Bu döneme aslında “Yule Kütüğü” de denir, Yule kütüğünün sembolizasyonu gene ölümdür. Ata Druidler Ulu ağaçlara tapardı çünkü ağaçlar ilahilerin dünyadaki sembolleriydiler.(Druidlerin ağaç takvimi ve ağaç astrolojisi de ilgilenmeye değerdir) Birçok sununun yanı sıra ağaçlar için dualar, ilahiler ve durmaksızın şarkılar söylenir, kurbanlar verilirdi. Bu dönemde “iyi sağlık için(wassailling)”bir günleri olur ve “iyi sağlık tatili” yapılırdı.
Dekorasyonlar; ökse otu, çobanpüskülü, sarmaşık, küçük otlar ve kokina çiçekleri(hani şu yılbaşının meşhur dikenli kırmızı çiçekleri) ile yapılırdı ve ateş yakılırken şarkılar söylenirdi. Yule kütüğü kurban edilmiş(yeraltına yollanan) Tanrıyı sembolize eder. Druidler ulu ağaçların kurban edilmesiyle Güneş Tanrının geri geleceğine inanırlardı. Roma'da Aralığın ilk 12 günü (saturnalia dedikleri bir dönem) güçlü bir ağacın devamlı her gün yakılmasıyla bunun sağlanacağına dair bir inanç vardı(bak sen Katolik Roma'yaJ) Yule kütüğünün bir parçası evi ve içinde yaşayan insanları korusun diye saklanırdı(o günkü ateşte yakılan bir kütükten bir parça yani) taa ki gelecek yılki yılbaşı-Kış gündönümüne kadar. Gelecek yıl bir sonraki yule kütüğü bu eski kütük parçasıyla tutuşturulurdu. Bu ebedi ateşin son kalıntısıydı! Ve Tanrılarla Tanrıçaları onurlandırmak için saklanırdı.
Bu ayda hiyerarşik toplum düzeninde de değişimler olurdu. Mesela köleler azad edilirdi, utangaçlık ve çekingenlik bir kenara itilir alkol ve şehvet yasal hale getirilirdi.
Tüm bu nedenlerden ötürü bugünkü Noel-yılbaşı kutlaması aslında bir pagan festivalinin allanıp pullanan sürümüdür. Noel ayı bilindiği gibi İsa'nın doğumu üzerine vurgulanır. Ailelerin ve arkadaşların bir araya geldiği, hediyelerin verildiği ve Amerikan kültüründe 150 yıllıkta olsalar geniş bir yere sahip olan bir kutlamaya dönüşür kış gündönümü.
İsa hakkında aslında kesin bir doğum tarihi bilinmez. Mitraik inançta tesadüfe bakın ki (Hıristiyanlıkta İsa'da görüldüğü gibi) Mitra'nın doğum günü 25 Aralık olarak kutlanırdı. Yani bugünkü Hıristiyan âleminin İsa'sının doğum günü ve Noelleridir.
Dönem Roma İmparatoru Konstantin pratik bir kuralcıdır ve Hıristiyanlığı benimser. 21 Aralık kutlamalarını pagan halka yasaklar. Ancak ne olursa olsun kutlama yapılacağını düşünen Konstantin çareyi “25 Aralığın İsa'nın doğum günü olarak kutlanmasını” emretmekte bulur. Aslında Romadaki Hıristiyanlar bile bu tarihe itaat etseler de doğru olmadığı konusunda hemfikirdirler.
İncil ve erken dönem Hıristiyanlığı bu gibi safsatalar yerine İsa'nın yeniden dirilişiyle ilgilenirler. Dikkat edersek burada da aynı 21 aralık kutlaması gibi ölüm ve enkarne olma olguları işlenir ve Güneşin oğlu sıfatıyla tanrılaşan İsa'nın ölümsüzlüğü, bu yeniden dirilişle kanıtlanır.
Çam ağacı aslında tüm süslemeleriyle Druidlerin ağaç ibadetlerinden kaynaklanır. Çelenkler hayat çemberini, Tanrıça'nın sonsuz döngüsünü (ayın daire biçimli evreleri), ve de esrarengiz hayvan yılanı sembolize eder. Üzerindeki ışıltılı süsler güneşin geri dönüşünü kuvvetlendirmek içindir. Parlak cam toplar kötülüğü ve kem gözü geri yansıtsın diyedir. Şeker çubuklarsa aslında dilek çubuklarının yeniden anımsanmasıdır. Beyaz ve kırmızı renkteki baston şekerler.Bu renklerle Tanrıça'nın sütü ve kanı(hayat suyu) vurgulanır. Buzul saçakları bereket büyüsüdür. Bu saçaklar baharda gelip toprağı yeşertecek yağmuru simgeler. Çanlar evin havasını arındırmak için ve dost ruhları davet için asılır. Çam ağacının tepesindeki yıldızsa aslında pentagramdır. (hava-toprak-ateş-su ve kutsal ruh) en tepede bulunmasıyla göğe yakın tanrısal bir sembol haline getirilir.
Çobanpüskülü ve sarmaşık, erkek ve dişi olarak; kadına ve erkeğe iyi şans ve üretkenlik getirir. Çobanpüskülü, küçük otlar, konik çamlar, meşe palamutları Tanrıyı, tamamlanmış bir çember şeklindeki çelenkse hayat çarkını ve Tanrıçayı temsil eder. Bu çelenk niyetlere göre kurdeleler ve Tanrı bitkileriyle dekore edilirdi. Böylece Tanrı ve Tanrıça tek bir kombinasyonda dekore edilmiş olurdu.
Tabi ki ökse otu bu mevsimin ve bugünün en bilindik bitkisidir. Bir parazit gibi yüksek ağaçların altında yetişir. Rüzgârla gelen tohumlarının Tanrı tarafından ağaca getirildiğine inanılırdı. (büyük bir ihtimalle ışıklı bir yıldırım veya güneş tarafından). Bunun için ökse otu halen mucizevî bir şifaya sahiptir. Ökse otunun yeşerdiği ağacın otun üzerindeki dalına “altın ağaç dalı” denirdi. Kuvvet, iyi şans ve birçok büyüsel ve mistik yetenek için ökse otu kutsal bitkiydi.
İskandinav ülkelerinde düşmanlar bu altın dalın altında toplanır ve asla bozulamayacak barış anlaşmaları yaparlardı. Ökse otunun yanında ağacın altında barış ve sevgi yeşerirdi. Günümüzde yılbaşlarında ökse otunun altında öpüşmekte buradan türetilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler