UFO, kimliği bilinemeyen uçan cisimlere verilen genel isimdir. Peki UFO olarak görülen bu şeylerin aslı nedir? Bu olayların bir çoğu, gökyüzünde ışık saçan cisimlerin veya Güneş ışını gibi herhangi bir sebeple parlayan değişik cisimlerin UFO zannedilmesinden ortaya çıkar. Gezegen, deneme uçakları (örn. virol'ler), havâî fişekler, elipsoid bulutlar, ateştop biçimi yıldırımlar, kuyruklu yıldız, türlü manyetik türbülanslar, uydu, uçak ve benzeri insan yapısı taşıtlar, bu tür vizyonlar olarak sık sık karşımıza çıkar. Bu görüntülerin bir kısmını ise, insanın hayâlinden türeme illüzyon, halisünasyon ve toplu kitle hipnozu ile görülenler teşkîl eder.
Cinler ve UFO'lar
UFO görüntülerinin enteresan bir kısmı ise, cinlerin meydana getirdikleridir. Genellikle geceleri ortaya çıkan konuşan oğlak, merkep, yarasa, köpek, kurt adam, hortlak, cadı, karabasan, al karısı, peri gibi vizyonları çok duymuşuzdur. Bunların tamamının cinler tarafından planlandığı, şahsın rûhî yapısına ve hassasiyetine bağlı olarak ortaya çıktığı bilinmektedir. Çünkü cinler, yapılarında çok değişik görüntü oluşturma, istediği şekle ve biçime girme kâbiliyetinde yaratılmışlardır.
Enerji, bir hamur gibidir. Her şekle girer. Enerjiye kıl-şuur-zihin boyutu hâkimdir. Buna 5. boyut da deniyor. Bunu kendi bedenimizden de anladığımız gibi, maddeye enerjinin, enerjiye de mücerret (soyut) maddenin hâkim olup yönlendirdiğini fizik de bildirmektedir.
Cinlerin [bir kısmının] akıllı, hatta kurnaz olmaları, bu hüneri sergiliyor. Cinlerin bu tip kafa karıştırıcılıklarına kapılanlar, "spiritüalizm" adı altında şeytansı mezheplere rağbet etmektedirler. (Bknz. "Bilgi Kitabı" gibi. Bilgi Kitabı da kendilerini UFO ya da UZAYLI olarak tanıtan cinlerin, VESVESE kanalıyla yazdırılmış ÇELİŞKİLERLE dolu saçmalıklardan ibarettir. Cinlerin en bâriz özelliklerinden biri de mantıkî doğal olarak ya da bilinçli olarak saçmalamalarıdır. Bu gibi uydurma (UFO) tarikatleri, sadece İslam'ı bilmeyen insanlar için bir aldatmacadır. Daha doğrusu günümüz modernitesinin getirdiği materyalizmin kucağına itilen ve inançları, bir takım kasıtlı medya tarafından "zihin yıkama" ve "toplumsal propaganda" araçları kullanarak insanları fıtratlarında yaratılmış üzere oldukları din ve Allah'ı arama arayışlarından uzaklaştırma tuzaklarıdır. Günümüzün postmodern MANKURT'u olarak (11 ay Materyalizm'e tercüman , Ramazan'da Müslüman olan ) bu kasıtlı medya'nın bu yoğun beyin yıkama faaliyetleri sonucunda hâlâ fıtratlarında yaşamın anlamını ve amacını, Yaratıcı'nın fıtratlarına koymuş olduğu Allah'ı ve Gerçek'i arama dürtüsüyle bu gerçeği "Deniz'e düşen, yılana sarılır." misâli, dün Haçlı seferlerinde ve engizisyon mahkemelerinde DİN ADINA işledikleri onca katliamdan sonra bugün ortaya SEVGİ DİNİ diye lanse edilen, önceleri semâvî bir din ve öğretiyken sonradan insan eliyle tahrif edilen İNSANİ FELSEFELERE; Satanizm gibi toplumu yıkıcı sapkın öğretilere sarılmışlardır. www.gizliilimler.tr.gg Admin notu)
Özellikle cinlerin (Müslüman olmayan) bozuk kısmı -ki bunları Şeytânîler olarak nitelendirebiliriz- aldatmaya meyillidir. İnsanları yanlış fikirlere düşürmek için her metodu kullanır, onları aldatmak için zamana ve şartlara uygun olarak usuller seçerler. Bakarsınız karşımıza atalarımızın / dedelerimizin rûhu olarak çıkar ve rûh çağırma seansları ile bizimle dalga geçerler. (Müslümanlar için kullandıkları yöntemlerse kendilerini çoğunlukla evliyâ, Hz. Hızır ya da bir peygamber olarak tanıtmalarıdır. Zaten "Hz.Hızır'ı Çağırma Duası" ya da perileri, koruyucu meleklerimizi çağırma duası adı altında internetteki BİLGİSİZ kimi web sitelerinde CİN ÇAĞIRMA FORMÜLLERİ verilmesinin nedeni de budur. www.gizliilimler.tr.gg Admin notu) [Bu süflî / şeytânî cinler], yalan yanlış şeyler söyleyerek dinleyenlerin kafasını karıştırır, inançlarını sarsacak ve zayıflatacak şeyler telkine derler. Buna kapılanlar da bu işi ilâhî bir vecd içinde yaparlar (Yukarıdaki evliyâların kılığına girmeleri örneğindeki gibi). Bu moda geçince, "Uzaylı ve UFO" olurlar. Teknolojik görüntülere bürünerek ilgi ve merakı daha da kendilerine çekerler. Böylece "uçan daire ve uzaylılar" modası yaygınlaşır. Artık onlar, disk şeklindeki ışıklı bir yapı içinde seyahat eden acaib kılıklı, kısa boylu, çekik gözlü, tuhaf biçimli, yeşil renkli uzaylılardır.
İnsanların başka gezegenlere olan merakını çok iyi bildiklerinden, kendilerine başka gezegenlerden gelme süsü verirler. Hatta bazen insanlarla temasta bulunur ve güyâ kendi gezegenlerindeki şartlardan bahis açarlar. Böylece insanların merakı, hak dinden ve onun mesajlarından başka konulara, hatta başka tanrı ve inanç sistemlerine çevrilir. Şeytan'ın istediği de budur. Medeniyet, teknoloji bakımından daha gelişmiş, zekâ seviyesi daha yüksek uzaylılar gündeme getirerek; insanları oyalayacak, merak ve ilgiyi materyalist meselelere kanalize edecek yeni bir afyon daha bulmuştur.Spiritüalistler de artık bu modanın misyonerleridir.
Uzaylılar sahtekârlığının bizzat cinler tarafından tezgâhlandığı, yapılan pozitif deneylerle ortaya konmuştur. Bu uzaylılardan alınan polaroid filmlerin hem kızılötesi ışık (IR) altında, hem de normal ışık altında spektral analizleri yapılmıştır. Neticede spiritüalistlerin masasına gelen sözde rûhlar ile bu sözde uzaylıların aynı ışın yapılarına sahip olduğu ve birbirine tıpatıp uyduğu görülmüştür. Çünkü enerjikuant, spektroskopik cihâzlarla varlığını ve cinsini kolayca belirleyebileceğimiz yapılardır. Böylece uzaylı sahtekârlığını tezgâhlayanların akıllı enerjiler olması vesilesiyle, her şekle bürünebilen ve ışıklı görüntüler oluşturabilen cinler olduğu ortaya çıkmıştır.
Cinler, "madde dışı" varlıklar oldukları için, madde boyutu kavramında değildirler. Bu sebeple de bizim zaman boyutumuzun dışında kalırlar ve geçmişi bilebilirler. Cinlerin taşıdıkları perispiri yapısı, henüz bilinmeyen bir ışındır. Bazı yüce ruhlu insanlarda da mevcut olan bu hususiyet, onların istedikleri anda dünyanın herhangi bir yerinde bulunabilme kâbiliyetine ve hızına sahip olmalarını sağlar.
Kurân, madde gözüyle görülmeyen enerji âlemin varlıklarına cin adına vermektedir. Cinlerin özel kâbiliyetleri, onlara madde âleminde de görüntü ve tesir sağlamaktadır. Kurân'da [dumansız] ateşten yaratıldığı bildirilen ve enerji-kuant-ışık-elektromanyetik dalga yapısında olan cinler, insanlar gibi şuurlu ve idrâk sahibi varlıklar olup, onlar da imtihana tâbi tutulmaktadır. Kuant yapısında olduklarından ışık hızına yakın süratte bulunurlar. Aynen ışınlar gibi akıcı ve hareketli yapıları ile istenilen şekle bürünebilirler. perispiri adı verilen mahiyetleri, onlara maddeye benzer bir görüntü verir. Spiritüalistlerin rûh diye çağırdıkları veya "bedensiz varlık" diye adlandırdıkları yaratığının gerçek adı cindir. Cinler de aynen insanlar gibi varlığının kaynağını ve gücünü rûh'tan alırlar. Alemde, teşekkül ve mükemmellik yönünden insandan sonra gelirler.
Cinlerin Doğum ve Ölümleri
Cinlerin doğumları, perisperiye bürünmek şeklinde olur. Ölümleri de ölüm zamanları geldiğinde perisperilerinin yok olmasıyla olur. Cinler, kendilerinden birinin ölümünü, onun aralarında görülmemesiyle anlarlar. Ömürleri, bizim ölçülerimize göre [600 - ]1000 yılı bulur. Onların zaman birimine göre bu süre, 60-70 yıldır. Çünkü ışık hızının yaklaşık ™'u kadar bir sürate sahip olunduğu takdirde zaman, 14 defa yavaşlamaktadır ki, bu da 70 yılın 900 sene olan cinlerin ömrüne tekâbül etmesidir. Cinlerin geçmişi çok iyi bilmeleri, onların [bu] uzun ömürlü olmaları ile açıklanabilir.
Cinlerin ömrü ve yapıları, insana göre çok farklıdır. Ama şuur seviyeleri, insanınkinden düşüktür. Aralarında normal bir insandan daha üst şuurlular bulunabilir. Ama üstün bir insanla mukâyese edilirse, onların en üstünleri bile geride kalır. Karakter yapıları, zayıftır. Bu sebeple [de] olumsuz, düşük ve seviyesiz davranışlarda bulunurlar. Ama içlerinde gelişmiş ve fâziletli [Müslüman] olanları da vardır.
Umumiyetle en büyük özellikleri ve eğlenceleri, insanların zayıf taraflarından faydalanarak yanıltmaktır. insanları kendilerine tâbi kılmak, istediklerini yaptırmak ve kendilerine taptırmaktan büyük zevk duyarlar. Halbuki insan, cinlerin oyuncağı olmak için eğil; Allah'a kul olmak için yaratılmıştır.[1]
Başvurulan Kaynaklar
[1]"Gerçeğe Doğru", c.3. Zafer Yayınları, s.38-40.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler