UFO'cuların, uzaylıların varlığına ilişkin en çok bel bağladıkları, ilkin (büyük çoğunlukla) güney İngiltere'de daha sonra da dünyanın çeşitli yerlerinde görülen ve bir gecede ortaya çıkan “Tarla Dairelerini” incelediğimizde bunların, uzaylı isi olmaktan çok, öte şeyleri barındırdığı görülmektedir.
Öncelikle, 30-40 m çapına ulasan bu daireler, herhangi bir yanıkla oluşturulmayıp otlar ya bir yöne yatırılmak ya da boyları kesilmek suretiyle meydana getirilmişlerdir. Oysa, uzaylı isi olsa idi, bunların büyük bir çoğunluğunda yanık izleri olması gerekirdi. Ayrıca bu daireler ilkin, çok basit dairesel biçimlerde ortaya çıkmasına (ki bu basit olanların bazılarının, yerel hortumlar, güçlü rüzgarlar tarafından oluşturulduğu gözlemlerle kanıtlanmıştır) karsın, yıllar geçtikçe şekiller daha karmaşıklaşmış ve sanat şaheserlerine dönüşmüşlerdir.
Bunlardan, tuvalet seklinde olanlarına da rastlanıldığı düşünüldüğünde bu şekillerin, her gün yeteneklerini geliştiren (artıran) arada bir de muziplik yapan insan ürünleri olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır ki, gerçekten de öyle olduğu ispatlanmıştır. Filmlere de konu olan bu tarla daireleri, 62 yasındaki Davud Chorley ile 67 yasındaki Douglas Bower isimli iki emekli ressam tarafından UFO sansasyonu yaratmak için (on üç yıl boyunca yılda 25-30' a yakın dairesel sekil) yapıldığı itiraf edilmiş, gizliliklerini bozup ortaya çıkmalarının nedenini olarak da, birilerinin bu şekillerin araştırılması için hükümetten maddi destek istemesi üzerine olduğu belirtilmiştir.
Bunların yanında, birçok yetenekli gencin bu isi yaptıkları da sonradan ortaya çıkmıştır.Nadir de olsa tarlalar dışında çimen, kum, buz üzerinde de benzer şekiller görünmüş olsa bile bu, durumu değiştirmemektedir yani onların da insan yapımı oldukları kanıtlanmıştır.
Bunun dışında, bu dairelerin oluşumuna ilişkin gizli bazı film çekimlerinde önce, ışık topları görünmüş, daha sonra o bölgeye yaklaşıldığında bunların, bu daireleri yapmakta olan ekibin el fenerleri olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu kusursuz, dahiyane yapılmış çok düzgün, karmaşık geometrik şekiller ve aynı nitelikli çeşitli resimler, sanılanın aksine olağanüstü bir biçimde değil, 1.2 m. boyundaki bir tahta çubuk ve bir top iple birkaç saat içinde hemencecik yapılmışlardır. Bu da, bu komplex dairelerin çok kısa süreler içinde yapılamayacağını, bu yüzden bunları ancak uzaylıların yapabileceğini öne süren UFO'cuları çürütmüştür. Bununla ilgili su ana kadar sunulan tek bir filmde de önce ışık toplarının havada uçuştukları sonra da tarla üstüne gelerek bu tarla dairelerinin bir anda oluşturdukları görülmektedir.
Ancak yapılan bilimsel araştırmalarda bu ilk ve tek filmin de sahte olduğu ortaya çıkmıştır. UFO olayları belli dönemlerde bariz artışlar göstermektedir. Bu dönemler ülkeden ülkeye değişiklikler gösterse de genel olarak tüm dünyada 1947, 54, 57-58, 65-67, 73' lü yılları söyleyebiliriz. Bunların içinde 54 yılında bu tür olaylar oldukça fazla sayıdadır. Gözlemlerin ve kaçırılma olaylarının yüzde 75'i ise, 80 yılından sonra olup her geçen yıl katlanarak artmaya devam etmiştir. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde bu vakalar görülse de Amerika' da bu sayı oldukça fazladır. Bu bölgesel yoğunlaşmalar, ülkelerin kendi içinde de aynen geçerlidir. Bu ve buraya kadar anlattığımız şeyleri göz önüne aldığımızda hadislerde geçen, ahir zamanda yani, bu neslin kıyameti yaklaştığında cinlerin insanlarla çeşitli türden temaslarının artacağı, açıkça tüm kitlelere görünecekleri ve insanlarla çeşitli şekillerde ilişkiye geçeceklerini ispatlamış olmaktadır.
Bazı seçilmiş olduğunu düşünen, gerçekte ise birer medyum olan insanlar da güya, 4. tür karsılaşma kapsamında direkt uzay gemilerinden yada Venüs, Mars, yada diğer yıldız sistemlerinden… gelen görünmez uzaylı varlıklardan kozmik mesajlar almaktaymışlar. Bunu direk karşılıklı görüşmeler yoluyla alanları da bulunmaktaymış. Bunlar da tıpkı medyumlar konusunda belirttiğimiz gibi, bu varlıkların medyumların beyni aracılığıyla kalemle, daktiloyla, bilgisayarla yazı yazmaları yada onun ses tellerini kullanmak suretiyle konuşmaları seklindedir ki, bu transa esnasında medyum ne yaptığının bilincinde farkında değildir. Bu bağlantılara “kanal açma” tabiri kullanılır ve Alfa, Beta kanalı … vs. isimleri verilir, bu varlıklar kendilerini genelde “Amon, Ra, Rantimus...” gibi eski kültürlere ait tanrıların isimleri veya bunu çağrıştıracak garip adlarla tanıtırlar. Bunun nedeni ise, kendilerinin birer tanrı oldukları, geçmiş toplumları da etkileyip hükümleri altına aldıkları, onları yönettikleri imajını vermektir. Bu medyumlar da sıradan insanlar olmayıp daha küçük yaslardan itibaren kendilerini çok farklı görerek normal insanlarda olmayan yeteneklere, özelliklere sahip olduklarını keşfederlermiş.
Dünya üzerinde farklı kişilere ayrı ayrı verilen, ancak her birinde aynı ortak söylemler bulunan mesajlarda ise hep, parça-bütün ilişkisine dayalı yaratıcı güç ve bu gücün sistemi (ki evrensel bir yasa, evrende isleyen bir mekanizmanın canlılarda tezahürü olarak görüp düşündükleri gerçekte ise kökeni, cinlere dayanan reenkarnasyon ‘ karma yasası' bunlardan biridir), boyut-boyutlar ve parçası olduğu bütüne ait ilim ve gücü açığa çıkartmaları dolayısıyla sistemin en tepesinden, en aşağısına kadar isleyişini sağlayan bu kutsal varlıkların yani, uzaylıların Beta Nova, Nova, Sirus, Orion takım yıldızları, … ya da evrenin bir başka galaksisinden (mesela Andromeda' dan) gelerek tıpkı diğer sistemlerde yaptıkları gibi, burada da kendilerine benzer maddesel varlık olan insanları ve diğer canlıları yaratıp evrime bıraktıkları ve bu evrimi, bilincimizi, uygarlık sistemimizi de, bir kısmının dünyada yerleşik, bir kısmının da dönem-dönem ziyaretleri sonucu her an izledikleri (gözetledikleri), gerekli zamanlarda, aşamalarda ise, çeşitli ayarlamalar yaptıklarına ilişkin bilgiler bulunmaktadır.
Bununla birlikte, sözüm ona dünyanın bilinmeyen veya detaylarıyla bilinmeyen tarihi ile ilgili, insanlığın-dünyanın ve hatta evrenin geleceğine ilişkin (siyasal gelişmeler, toplumsal hareketler, doğal afetler… v.b.) ya da insanların, çevreleriyle, tabiatla olan ilişkileri ve bunlara yaptıkları etkilerin dünya ve canlılar üzerinde (ki bu bölgesel, yerel de olabilmekte) ne gibi sonuçları, geri yansımaları, doğal felaketleri… v.b. doğuracağı ile ilgili veriler, öğütler ve kehanetler de yer almaktadır.
Yine, onlardan gelen ilhamlar istikametinde medyumlar aracılığıyla verdikleri tebliğlerde kendileri, yani uzaylılar kesinlikle kötü varlıklar değillerdir. En önde gelen amaçlarından biri de insanlara, sevgiyi, iyiliği ve mutluluğu… aşılamak, onlarda bu özellikleri tesis etmek suretiyle tüm gezegende barış içinde yaşamlarını sağlamak, bunların yanı sırada üstün insanlar ve insan toplulukları, nesilleri yaratmak, daha yüksek ruh-bilinç düzeyine gelen insanları da kendi bulundukları konumlara yani, güneş sistemi gezegenler birliği ya da yıldızlar sistemi veya galaktik konfederasyonlar, parlamentolar… birliğine girmeleri ve hatta kendileri gibi tanrısal güçlerle donanıp melekleşmeleri, tanrısallaşmaları için gerekli konularda uyarıları ve çalışmaları yapmalarını temin etmekmiş. Böylece, milyonlarca yıl gibi çok uzun süren evrimimizi tehlikeye atacak olan çok büyük bir kaosu, top yekun yok olusu oluşturabilecek büyük bir savası önleyecek, dolayısıyla da bunun kendilerine ve güneş sistemi içindeki diğer uygarlıklara… yansıyacak zararlarını engelleyeceklermiş. Ve bu medyumlar, o federasyonların, o bilinçlerin emir ve güçleriyle de dünyada bir nevi modern peygamberlik görevi yapmakta, insanlığı bu yola iletmek için de tarikatlar, cemaatler
kurmaktadırlar.
Yine bu mesajlarda dinlerin (ve onu anlatan kutsal kitapların…), yaratıcının birer kuvvesi olan melekler olarak kendilerini tanıtan gerçekte ise, insanlığı saptırmak için uğrasan seytaniyet vasıflı cinler olan bu uzaylı varlıkların, kendileri tarafından bazen uçan araçlardan (dairelerden) yayınladıklarıyla, bazen de bizzat yine kendileri tarafından, kimilerine göre onlar gibi birer uzaylı, kimilerine göre de, birer eski çağ medyumu olan peygamberler aracılığıyla gökten insanlığa indirildiğini ancak, bunların geçmişe hitap etmesi, insanlığın soru ve sorunlarına artık cevap verememesi (o dönemlerde kalmaları) dolayısıyla da misyonlarını tamamladıkları ve bu yüzden de gönderildikleri gibi aynı şekilde, su anda kaldırıldıkları bunun yerine ise, günümüz modern anlayışına, teknolojisine uygun olarak, gelecek binlerce yıllık dönem boyunca insanlığa ışık ve yol gösterecek uzaylı yeni bir dinin sunulduğunun bildirilmesidir.
Geçmişte göklerden gönderdiklerini iddia ettikleri bu kitapların güya tüm sırlarına vakıf olduklarından da tebliğlerinde tüm bu dinlere ait kavramların sıradan anlamları dışında aslında (bunları cahilane ve insanlarla alay edercesine çarpıtarak) nelere işaret ettikleri, ne anlamlara geldikleri ve ölüm ötesi boyutlarda yasamın ve insanların bu yasamdaki durumları hakkında da oldukça kendilerince doğru bize, aklı basında olan her sıradan insana göre oldukça çelişkili bilgiler verilmektedir.
Yeri gelmişken cinlerin en güzel kandırma yöntemlerinden biri de, dikkati çekmeyecek, öncelikle derinliği fark edilemeyen birtakım gerçek ifadeleri saptırarak kelime oyunlarıyla anlam değişiklikleri yaratmaktır. Oysa biraz dikkatli incelenecek olursa bunların aslında çok çok farklı şeyler oldukları kolaylıkla ortaya çıkacaktır.
Mesela birçok din yerine İslam adı altında tek bir dinin olması ve Museviliğin, Hıristiyanlığın aslında bu dinin çeşitli boyutlarını anlatması nedeniyle aldıkları isim olması başka bir şey, ayrı ayrı gibi görünen tüm dinlerin (panteizmde olduğu gibi) birleştirilerek bütünleştirilmesi ve bu anlamda bütün olması sonucu onların iptal edilmesi bambaşka şeydir. Deccal de hükmettiği Cin ordusuyla boyutumuzda açığa çıkıp etkisini yoğunlaştırdığında dinlerin kurucusu, oluşturucusu yalanıyla bunu dile getirecektir.
Böylece, kendi kurduğunu zannettiği Din ve hükümlerini kaldırarak kendi hayallerinin dinini insanlığa sunacaktır. Bunları yapmalarının bir nedeni de Allah ve Peygamber kavramını basite indirgeyerek insanları, kendileri hakkında en çok bilgi bulunan İslam dininden soğutup uzaklaştırmak, en azıyla da olsa iman esaslarının bir ya da birkaçından saptırarak farkında olmaksızın dinden çıkmalarını amaçlamaktadırlar.
Bunlardan biri de, ölüm ötesi gerçeğini iptal ederek insanları Reenkarnasyon safsatasına inandırmaktır. Cinlerin insanlara yaşattıkları hayallerden biri olan bu reenkarnasyon da sadece bu dünyayla sınırlı olmayıp güneş sistemimiz ve dışındaki gezegenlerde o gezegenin varlığı olarak yasayıp daha sonra Altın Çağa doğru olan şimdiki değişim sürecine yardım etmek için burada insan olarak yeryüzünde bulundukları bazılarının ise, burada tekrardan buluştukları... v.b. yalanlarıdır. Verdikleri mesajlarda, reenkarnasyonu temel alan uzak doğu dinleri ve bilhassa Budizm ön plana çıkartılmakta, Buda devamlı övülmekte hatta onun bu yolda en öne geçmiş ulu kişi olduğu lanse edilmektedir. İslam ve ona ait değerleri yozlaştırmak için bu türden felsefeler, tamamıyla İslam ile aynı şeyler olduğu devamlı ve çeşitli şekillerde vurgulanarak yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Verdikleri mesajların tümüne baktığınızda bu ifadelerde o kadar çok rehber, tanrı ve tanrılar, ilahlar, ulu ruhlar... vs. gedmektedir ki, neredeyse her tasın altında bir tanrı bulunmakta ve o tası yönetmektedir. Bu da insanlarda bir taraftan ilahi güce olan inançlarda lakaytlığı, gevşekliği getirmekte diğer yandan da kafa bulanıklığı yaparak belli bir süre sonra kiminde düşünme mekanizmalarını sekteye uğratmakta, kontrollerini kaybetmekte kiminde ise, Mutlak Bir güce olan inkara sürükleyerek ateistleşmesini sağlamaktadırlar.
Bununla birlikte, uzaylılarda sıkça görülen bir olay da bu varlıkların dinin düşünsel, tefekkür yanı olan tasavvuf sitemini anlatmaya kalkmalarıdır. Önceleri birtakım doğru bilgiler sunmuş olsalar da daha sonra olayı iyice saptırıp isi iyice saçmalık boyutlarına kadar getirmektedirler.
Mesela, vahdeti vücut kavramını yani, hiçbir zaman var olmamış (parça diye bir şeyin mevcut olmadığı) varlığın Tekliği anlayışını, var olan varlıkların, parçaların toplamından oluşmuş Panteist anlayışıymış gibi lanse ederek, Allah kavramını insana monte edip insanlar arasında dolaştırmaya kalkmakta, yüce tek tanrının, tanrıları, tanrıcıkları olduklarından ötürü de İslam dininin hükümlerini, ibadetlerini geçersiz kılmaktadırlar. Oysa bu insanların ne Kuran'dan ne Hadislerden ne de büyük İslam mistiklerinin görüşlerinden ve yaptıkları ibadet adı altındaki çalışmalardan haberleri vardır.
Okudukları birkaç şeyi de birçok noktayı, ifadeyi göz ardı ederek, yokmuş gibi farz ederek o anlayışla yorumlamaya çalışmaktadırlar. Zaten cinler, Allah'a halife olacak özellikleri bulunmadığından Vahdet Konusunu anlayıp idrak edecek kapasiteden yoksundurlar. Onlara, dolayısıyla onlarla irtibat halinde bulunan insanlara bu ilim kapalıdır. Hiçbir şekilde anlayamazlar. Boyutlar ve bu boyutlardaki kendileri hakkında verdikleri mesajlarda da kendi içerisinde mantıksızlıklar, çelişkiler, yanlış, abartılı, uyduruk bilgiler, günü kurtarmak için alelade oluşturulmuş veriler, insanları sözüm ona acziyette bırakacak büyüklüklerden bahsedip kendilerini en üst planda tutan ifadeler de oldukça bol bulunmakta.
Mesela kutsal kitapları sayılan ve ülkemizde yayınlanan tebliğlerinin birindeki “Günes-Isık boyutu, ışık boyutu- Rab (yaradan) boyutu, Rab- ışık Evren boyutu, ışık Evren Boyutu- Ruhsal Plan boyutu, Ruhsal Plan- Atomik Bütün boyutu, Atomik bütün-Realite boyutu, Realite boyutu-Kristal Gürzün tüm gücü. Sistem iste budur” ifadelerinde bunu açıkça görebilmekteyiz.
Bir defa, üstten ya da aşağıdan yukarı bakış olsun fark etmez Rab boyutu, kendi boyutları olan ışık boyutu ile ışık evren boyutu arasında yer almaktadır ki, bu da her durumda yaratıcının yaratanı olarak Rabbin üstünde olduklarını ifade etmekte, madde boyutu ile ilgili olan güneş veya atom boyutu, tamamen yanlış yerlerde yer almakta, kristal gürz ise, tamamen uyduruk olup gerçekte bir anlamı yoktur. Elbette, burada başka çelişkiler bulmak da mümkün. Dikkât edilmesi gereken bir nokta da, dünyada oluşacak bir nükleer savasın diğer gezegen ve yıldız sistemlerindeki uygarlıklara yansıyarak onlara da zarar vereceği yolundaki mantıksız açıklamadır ki, buda bilimsel bir fahiş hatadır.
Çünkü, 70 yılda patlatılan bütün nükleer silahları toplasanız 10 ya da 15 hidrojen bombasını (*) geçmezken, güneşte saniyede dört milyon ton hidrojen, helyuma dönüşerek her an uzaya zararlı radyasyonlar yaymaya devam etmektedir. Kaldı ki, bunun büyük ölçekli etkisi de güneş sistemimizle sınırlıdır. Bu mesajlarda göze çarpan bir özellik de, çeşitli sayılarda tekrarlanan cümlelerin bulunmasıdır. Bunun ise, iki nedeni vardır. İlki, bu tekrarlarla medyumun beynindeki ilgili hücre grubunun daha fazla devreye girmesini sağlayarak kendileri ile olan bağlantı gücünü artırmak, ikincisi de, cinler akla değil, çok keskin bir zekaya sahip olmalarından ötürü mesajların basını ve sonunu düşünememeleri, devamlı fikir kesintilerine neden olmakta böylece bu tekrarlarla zaman kazanmış olmaktadırlar. Yine bu zekalarından dolayı cinler, ölüm ötesine ait gerçekleri de kolay kolay idrak edememektedirler.
Dipnotlar
(*). Bir hidrojen bombası, bin dört yüz atom bombasına eşittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler