1783’te Jen François Pilatre De Rozler adlı bir Fransız fizikçi, balonla havaya yükselen ilk insan oldu. Bu, o dönem için büyük ve çok zor bir başarıydı. Onun başarısı, Montgolfier Kardeşler’ın daha büyük bir hevesle çalışmalarına yol açtı.
Rozler’in tarihe geçen uçuşundan birkaç hafta sonra, Rozier ve Maruis d’arlandes, kral XVI Louis’nin de hazır bulunduğu bir seyirci topluluğu önünde, 8 km.lik balonlu uçuşu gerçekleştirdiler.
Daha sonra, hava geçirmeyen ve böylece gaz kabı olmayan balonlar, havadan hafif olan hidrojen gazının kullanılması ve daha rahat “sepetler” kullanılarak gelişti. 1785’te, Blanchard ile Jeffiers, Fransa ile İngiltere arasındaki Manş Deniz’ni balonla, uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra aştılar.
Balonların zor hava koşullarına dayanıksız olmaları nedeniyle, bir motor ve dümene gereksinimleri olduğunun anlaşılması, 1852 de yine Fransa’da, ilk hava gemisinin uçurulmasına yol açtı. Bir demiryolu işçisi iken, kusursuz bir mühendis olan Fransız Henri Giffard yaptığı bu araca, “Giffard I” adını verdi.
Dümenli (yönetilebilir) hava gemilerine 1872 de buharlı makine yerine, içten yanmalı motor takılınca bu alanda çok büyük bir adım atıldı. Bu aracı, alman mühendis Paul Haenlein icat etti.
Yönetilebilir hava gemilerinin, iki temel özelliği vardı: biri, sert yüzeyleri, diğeri de motorları. Özellikle taşımacılıkta çok yarar sağladılar. Ömürleri, 1852 ile 1937 yılları arasındaki 85 yıl sürdü. ABD’nin Lakehurst bölgesinde uçurulan Zeppelin Lz 129 ile sona erdi.
En ünlü hava gemileri olan Zeppelin’lerin gökyüzünde boy göstermesi, 1900’de Alman subayı Graf Ferdinand von Zeppelin’in 126 metre uzunluğundaki hava gemnisiyle Constance Gölü üzerinde uçması sonucu gerçekleşti. Ama, 1937’de Lakehurs’ta 36 kişinin ölümüyle sonuçlanan Zeppelin kazasıyla birlikte, bu tür hava gemileri tarihe karıştı.
Leonardo da Vinc’nin uçma makinesi, pilotun ellerini oynatması ile kanatları, başını oynatması ile de kuyruğunu hareket ettirme ilkesine dayanıyordu.
Araştırma niteliğinin ötesinde, uygulamada pek bir değer taşımayan bu araç, üç yüz yıl boyunca pek çok meraklı, hatta fanatik tarafından denendi. Bu uğraşlar, dünyada yerçekimini aşma yolunda yapılacak teknolojik gelişmelere temel oluşturdu.
lowe1850’de William Nenson tarafından projesi çizilen “hava buhar arabası”, yaratılışını, bir planör modeli, sonra da gerçeğini yapan Sir George Cayley’e borçludur.
Hava gemileri dönemi geçtikten sonra, günümüzün uçağı keşfedildi. Celement Ader ile Otto Lilienthal, uçağın mucitleri diye bilinir.
1890 da kullandığı pervaneli motoruyla yerden bir iki santimetre yükseklikte 50 metre kadar uçan ader, ilk “uçan insan” oldu.
Lilienthal ise, Ader’in aksine, buhar makinesi yerine rüzgar ve doğal hava akımlarından yararlanarak, planörle uçtu.
Lilienthal’in deneylerinden sonra, “uçuculuk” bir bilim dalı haline geldi. Lienthal, 1896’da yaptığı uçuşlarından birinde, yere çakılarak öldü.
Balonun mucitlerinin iki kardeş olması gibi, uçak da Amerikalı iki kardeş Wilbur ve Orville Wright tarafından icat edildi.
İki kanadı olması açısından Lilienthal’ın planörünü andıran bu ilk uçağın planörden farkı, 16 beygir güçlü bir içten yanmalı motora sahip olmasıydı. Ağırlığı da 62 kiloyu buluyordu.
17 aralık 1903 te bu araçla ilk uçuşlarının gerçekleştiren Wright Kardeşler, Kuzey Carolina’aki Kill Devil tepelerinden havalanıp, 12 saniye uçtular. Aracın kat ettiği 500 metrelik yol, modern uçuculuğun başlangıç noktası sayılır.
1908’de Faransa’da Len Mans bölgesinde, ilk kez toplum karşısında uçan Wilburg Wright, Avrupa’da daha sonra 100’ü aşkın uçuş yaptı.
25 Temmuz 1909 da Louis Bleriot, İtalyan Alhessandro Anzani’nin projesini çizdiği motorla donatılmış bir uçakla Manş Denizi’ni Calais- Dover arasında geçti.
1910 da Geo Cahves, Alp’leri geçti ama, yolculuk üzücü bir şekilde, bu Perulu havacının ölümüyle sonuçlandı.
1913’te Franzız Maurica Prevost, tek yüzeyli uçağıyla saatte 200 km hız yaparak uçmayı başardı.
Birinci dünya savaşı sırasında pek çok kişi, uçağın iyi bir savaş aracı olabileceğini düşününce, manevra yeteneği yüksek ve çok hız yapabilen uçaklar üretilmeye başlandı. Bu uçaklar, savaşmak amacından çok, keşifte kullanılıyorlardı.
Daha önce 1911’de Libya’da Türklere karşı savaşırken uçağı deneyen İtalyanlar, savaş uçakları kullanmada başı çekmiş sayıldılar.
Savaş sona erene dek, havacılık da ortak önemli bir sanayi dalı haline gelmişti. Sivil havacılıkta ilk yolcu ve posta uçakları, 1914’te Florida ve İtalya’da kullanıldılar. Böylece önceden saptanmış rotalarda, gerek yurt içi, gerekse yurt dışı seferler yapan yolcu uçakları, giderek daha da arta büyük gelişmeler gösterdiler.
Deniz uçağı ise 1911 yılında ABD de icat edildikten sonra, yine savaş yıllar içinde geliştir.
İki İngiliz bilim adamının 1919 ‘da Newfoundland’den İrlanda’ya giderek ilk kez Atlantik’i uçakla aşan kişiler unvanını kazanmalarından sonra, 1926 da Amerikalı subay Richard Byrd, dünyada ilk kez kuzey kutbu özerinde uçmuştur.
Günümüzde havacılık iyice gelişmiş olup hatta Ufo denilen araçlarla yarışabilecek düzeye gelindiği sanılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler