Periler

İngilizce de "peri" sözcüğünün karşılığı "fairy" olarak geçiyor. Peri masalına da "fairytale" deniliyor. Yapısal olarak hem dürüstlüğü ve adilliği, hem de güzelliği ifade eden "fair" sıfatı peri için kullanılan bu karşılıkla akraba. Latince de "fata"dan türeyen "fatare" fiil köküyse "büyülemek" anlamını vermektedir. 17. yüzyılda kilise baskısının azalmasıyla birlikte folklorik inançlar üzerine çalışmalara başlayan araştırmacılar sözcükler arası bu çapraz ilişkide "büyü yoluyla yazgı belirleyen güçler" anlayışını, doğrudan "peri " kavramıyla ele almışlardır.

Peri sözcüğünün keltik kültüründe karşılığı, çok eski zamanlardan beri, Elf. (aynı sözcük Tötonik folklorda Alb ve Abi olarak geçiyor. ) Ortaçağ Fransız masallarında söz edilen Periler kralı Oberon, daha eskilerde Alberon olarak biliniyor.


Nibelungen'de anlatılan koruyucu bekçinin adıysa Alberich yani Elf kralı. Günümüzde hala Kelt-Cermen kökenli popüler isimlerde Elf karamı hala yaşıyor. Alfred " elf yöneticisi", Albert "elf ışıltısı" demek.

Peri dişi bir sözcük olduğu için, kilise baskısı döneminde şeytanla bağlantılı düşünülmüş, hatta Cathar'lara aşağılama ve suçlama için periler denmiştir. 1907-1910'da, Stanford Üniversitesinden W. Y. Evans-Wentz'in çarpıcı çalışması Kelt Ülkelerinde Peri İnancı /The Fairy Faith in Celtic Countries için Britanya, İskoçya, İrlanda, Galler ve Bretanya'da yaptığı yolculuklarda perilere inancın ve perilerle karşılaşmanın hala yaşayan bir gelenek olduğunu öğrendi. Perilerle ilgili bu gelenek halen Kelt topraklarında insanların günlük deneyimlerinin bir parçasını oluşturur. Onlar Orta Çağ'dan daha eskilere, Kelt geçmişlerine uzanan köklü bir peri geleneğinin günümüzdeki temsilcileridir. Bu geleneğin ilk ağızdan birebir aktarımlarını veren belgeler sayıca az fakat tutarlıdır. Periler kuşkusuz dünyanın pek çok geleneğinde farklı isimler altında baş gösterirler ve söz konusu ülkenin modernlik derecesine bağlı olarak güçlü bir hayret ve hayranlık, tedirginlik veya inançsızlık kaynağı olmayı sürdürürler. Gözle görülmeyen herhangi bir şeyin yok sayıldığı Akılcılık Çağı'nın ardından on dokuzuncu yüzyılda doğaüstü olana ve ezoterizme ilgi arttı. Bu alanla yakından ilgilenen araştırmacıların kendi toplumlarında yaşayan peri gelenekleri ve majik geleneklerle bağları kopuktu ve etraflarını kuşatan hazineyi ihmal ederek esin için gözlerini gizemli Doğu'ya çevirmişlerdi. Peri geleneklerinde önde gelen otoritelerden R. J. Stewart dünyada halen yaşatılan perilere dair halk gelenekleri ile çağdaş kültürün kapsamındaki perilere bakış açısı arasında dünya kadar fark olduğunu belirtir.
On dokuzuncu yüzyılın sonunda psişik fenomenlere ilgi daha bilimsel ve açıklayıcı bir dönemece girdi. Yeni teknoloji ektoplazmik temasların, hayalet ve hortlakların tespitine yol açtı. Kameralar yalan söyleyemezdi -yoksa söyler miydi? 1917'de iki küçük kızın çektiği Cottingley peri fotoğrafları Teozofik çevrelerde epey heyecan yarattı. Bu, Sir Arthur Conan Doyle'nin bilmeden karıştığı bir hileydi. 1983'te, fotoğrafı çeken iki küçük kızdan birisi olan ve artık seksenli yaşlarında bulunan Elsie Wright, kanıtları kartondan keserek kendilerinin yaptıklarını itiraf etti. Cottingley peri vakası yakın zamanda çekilen ve peri fenomeninin doğasını farklı biçimlerde ele alan iki filme, Photographing Fairies / Perileri Fotoğraflama (1997) ve Fairy Tale / Peri Masalı'na ilham kaynağı olmuştur.

Paganizmin yeniden canlanmasıyla bağlantılı olarak, günümüzde peri geleneklerine giderek büyüyen bir ilgi vardır. Bu hareket bazen saçma sapanlık ve fantastiklik gibi sapmalar göstermekle beraber tarihi bir kökenden yoksun değildir. On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Britanya'nın kırsal kesiminde cadı olmakla suçlanan ve mahkum edilen kişiler Şeytan'la değil Peri Kraliçesiyle görüştüklerinden söz etmişlerdir.

Bir zamanlar güçlü bir kabul gören geleneksel peri inançlarının bazıları son yirmi yılda farklı bir yöne çekilmiştir. Eskiden perilerin işi olarak görülen mısır tarlalarındaki dairesel şekiller ve insanların peri ülkelerine kaçırılma olayları, popüler inancın gezegensel boyuttan gezegenler arasına kayması sonucunda, şimdilerde dünya dışı varlıkların marifeti sayılmaktadır. Taşralı halkın yüzyıllar boyunca süt ve benzeri armağanlar bıraktıkları dünyalı komşularımız perileri hak ettikleri gibi dikkate almak yerine postmodern kültürümüz, dünya dışı açıklamalar arayışıyla, dünyadan iyice kopma noktasına gelmiştir.



Perileri saygıyla hitap edilmesi ve davranılması gereken ruhlar olarak kabul eden geleneksel bakış günümüzde yerini kötü adam rolüne uygun görülen dünya dışı oyunculara devrederken, perilere de meleklere yakın, bütünüyle iyi ve insanlara yardımcı varlıklar gözüyle bakılmaktadır. Ruhlarla ilgili görüşlerimizde dikkatli olmak zorundayız. Melekleri gerçekten de farkında olmaksızın konuk edebileceğimiz olasılığına açık olmamız gerekiyorsa da, diğer yandan aşırı derecede naif olmaktan ve karşımıza çıkan her ruhu kabul etmekten kaçınmalıyız. Ruhsal varlıklar, tıpkı insanlar gibi, türlü şekil ve boydadır. Bazıları bize karşı iyi niyet içindedirler; bazıları bize kayıtsızdır; diğer bazıları ise iyi davranış sınırlarını çiğnediğimiz anda güçlü bir tepki verirler

Periler bir kral ve kraliçenin yönettiği belirli topluluklar oluşturdular. Periler genellikle çok küçüktür. Bazılarının boyu 30 cm, bazılarının daha küçük böcek boyutlarında olduğu söylenir. En küçüklerine Pigwidgeon denir. Doğaüstü güçleri vardır. Bazı psişik kişiler onları görebilir. Bir yerden, bir yere hızlı yolculuk yapabilirler. Periler meyve ile beslenirler. Peri yağı(cadı yağı da denir)Exidia türünden jelatinimsi bir küftür. Periler, şapkalı mantarı sandalye ve masa olarak kullanırlar.

Periler çimenlerin üzerinde dans ederler. Periler dansının ve kutlamalarının gece gerçekleştiğine inanılır. Horoz öttüğünde yok olurlar.

Periler doğum yapan kadınları ziyaret ederler. Majik yöntemlerle insanlara yardım eden peri vaftiz annelerine ilişkin birçok öykü vardır. Bazen gelin yatağını kutsar bazen de ölümlülere aşık olurlar. Periler kızınca sütün ekşimesine, mısırın kavrulmasına neden olurlar. Ve bazen tencereleri ve eşyaları fırlatırlar. İnsanları ayak parmaklarından çimdiklerler, çocukları kaçırır ve yerine başka bebek bırakırlar. (Bırakılan çocuklar müziği ve dans etmeyi severdi. Ancak kötü, kavgacı, iştahlı ve aptal olurlardı. Bu çocuğun peri çocuk olup olmadığı anlaşılamazdı).

Periler bazen vücudun bir yanının katılaşmasına neden olurlar. Ortaçağda cüce katılaşması denirdi. Zambak kökü katılan beyaz şarap içilerek tedavi edilir.

Peri Fransızca fee olarak geçer. Kral Arthur'un sarayında perilerle insanları birbirinden ayırmak olanaksızdı. Arthur'un kız kardeşinin adı, Morgan La Fee'dir.

Perilerden dostlar edinmek için içten duygulara, ben merkezci olmamaya, terbiyeli olmaya, başkalarına saygılı olmaya ve keskin bir algıya ihtiyaç vardır. Dostluklar karşılıklı çekim, ruh benzerliği ve karşılıklı ilişkiye istekli olma sayesinde meydana gelir. Bir tüketme anlayışıyla, perilerin onlar için neler yapabileceğini bulma amacıyla yola çıkanlar maalesef hayal kırıklığına uğrayacaklardır.

Perilerle ilgili birçok geleneksel ve atalardan kalma öğretide dikkat tavsiye edilir: İncinme ihtimali olan kişiler perilerin ardına düşmemeli ya da onların mekanlarına girmemelidir. Bebeklerin, çocukların, aşk acısı çekenlerin ve başıboş dolaşan evcil hayvanların nasıl bir daha dönmemek üzere Peri diyarlarına sürüklendiği söylenir. Öteki dünyanın diyarları gerçekten güzeldir, fakat perilerin tarzları insanlarınkiyle aynı değildir ve ikisini karıştırmamalıyız.

İrlanda'da peri topluluklarının geleneksel uğrak yerlerini tahrip etmek hala büyük bir saygısızlıktır ve kırsal kesimdeki pek çok kişi böyle yerlerden uzak durmaya çok özen gösterir. Perili bir alıç ağacını bırakın kesmeyi, bir dal koparmak bile korkunç bir şey olarak kabul edilir.

Çok eski zamanlarda, perilerin sayıları fazla ve güçleri daha üstünken, insanlar onların var oluşlarından haberdarlardı ve büyülerinden korkuyorlardı. Perilerin incinip rencide olmaları kolay, kurallarıysa sıkı ve önemlidir. Bu yüzden insanlar perilerle ilişkilerinde çok çabuk endişeleniyor, yapabilecekleri ters sihirlerden çekiniyorlardı. Evlerinde perilerden bahsederken "Nazik varlıklar" ve "İyi insanlar" gibi sıfatları kullanıyorlardı çünkü esen rüzgarların perilerin kulağına her kelimeyi götürdügünü biliyorlar ve onların kendilerini iyi andıklarını düşünmelerini istiyorlardı.

Gerçekten de Perilerden korkanlar ise yanlarında Perileri kaçırdığı söylenen ekmek, tuz, çelik ve demirden yapılmış herhangi eşyalar gibi malzemeleri taşıyorlardı. Peri Tozlarından etkilenmemek için ise ceketlerini içten dışa döndürerek giyiyorlardı.

Arkadaşlığa gelince ise, Pencerelerinin önlerinde Perilere yemeleri için kek ve pastalar bırakıyor, evlerinin önüne bebeklerini yıkamaları için temiz su koyuyorlardı. Bir başka bilinen şey ise Perilerin en büyük tutkuları dans etmek olduğundan, özellikle bacalarını onların dans alanları için temiz tutuyorlardı

Perilere ölümlü insanlardan bile daha çok saygılı ve anlayışlı davranılması gerektiği herkesçe bilinen bir şeydir. Şüphesiz bunun en önemli sebebi gözetlenmek ve takip edilmekten hiç hoşlanmamaları. Buna rağmen doğru kelimeleri, yani büyülü sözcükleri bilenleri aralarına almaktan memnunluk duyarlar. Fakat sihirli sözler söylemek ve Perilerin dünyalarına girmek çoğu zaman riskli bir iştir. Havada küçük bir toz bulutu gören biri eğer sihirli kelimelerden biri olan "At ve Hattock" diye bağırırsa birden Periler tarafından havaya kaldırılarak onlarla birlikte uçma şansına erişir.

Bir efsaneye göre, bir keresinde bir insan ormanda kendi başına uzanıyordu ve yukardan Perilerin şarkı söyleyerek geçtiklerini gördü. Kendi dillerinde "Pazartesi" diye bağırdı Perilerden biri, bir başkası "Salı" dedi ve bir an sessizlik oldu. Peri dilini biraz bilen adam "Çarşamba" diye seslendi ve Periler takıldıkları yerden kurtuldukları ve insanın oyunlarına katıldığı için çok mutlu oldular. Buna karşılık olarak onu kendileriyle beraber Periler Ülkesi'ne götürdüler ve sırtında olan kamburu iyileştirdiler. Başka bir zamanda ise Periler şarkı söylerken bir insan yanlış eşlik etti ve Periler sinirlenerek bu insanın kamburunu iki katı büyüttüler.

Perilerin özellikle çok sevdikleri şeyler; Müzik ve dans etmek, at sürmek, avlanmak, cirit atmak ve satranç oynamak. Periler ayrıca ağaçları çok severler ve onlara zarar veren insanları cezalandırırlar.

Düzen, temizlik ve topluluğa çok önem verirler. Sütle verilmiş kekleri yerler ve temiz suda bebeklerini yıkarlar. Doğruluk ve neşeyi takdir ederler.

İnsanlardan "Ödünç alır" ve karşılığını sihirle öderler. Altın saçlı kadınlardan hoşlanırlar.

Hoşlanmadıkları şeyler; izinsiz gözetlenmeleri ve takip edilmeleridir( Bu çok kötü cezalandırdıkları suçlardan biridir). Çanlar (özellikle kilise çanları), horoz sesleri ve kirli sulardan da nefret ederler.

Her ne kadar Karanlık Periler yanlış anlaşılmaya yön verseler de asla yalan söylemezler, bu nedenle Periler'in hoşlanmadıkları başka şey yalan söyleyen insanlardır. İnsanlardan çalmanın gayet normal olduğunu düşünürken, insanların onlardan çalmalarına çok sinirlenirler.

İnsanların Periler tarafından konulan bu tabuları yıkmaları onlara büyük şanssızlıklar ve kötü büyüler olarak geri döner.

Perilerin ihtiyaçları olduğu zaman "Hırsızlık" yaptıkları bir gerçektir. Fakat her zaman iyiliğin karşılığını verirler.

Periler ayrıca kendilerine büyük iyiliklerde bulunan insanlara kendilerinden sihir verirlerdi. Bu sihir ölümlünün bazı olağanüstü güçlerinin olması demekti. Fakat eğer bu insan başkalarına bundan bahseder ve bununla övünürse bu armağan hemen Peri tarafından geri alınırdı. Armağanlarına değer vermelerine minnettar olsalar bile direk yönden "Teşekkürler" demek bile bu hediyenin artık işe yaramaz olduğu anlamına gelirdi.

Periler hakkında bilinen bir iyi şey ise takas etmeye mecbur edilebilecekleriydi. Eğer Peri'ye bir değiş tokuş teklifi sunulmuşsa bunu kabul etmek zorundaydı. Bunu yapmanın yolu "Senin ki benim, benim ki senin olsun" diye yüksek sesle bağırmaktı. Bir efsaneye göre, bir keresinde bir ölümlü erkek bir kaç periyi havada ellerinde bir şeyle uçarken görmüş, fakat bunun ne olduğunu görecek zamana sahip olamamıştı. Şapkasını zaman kaybetmeden perilerin arasına atarak "Senin ki benim, benim ki senin olsun" diye bağırmış ve kucağında hayatında gördüğü en güzel kadını bulmuştu.

*** Perilerin dünyalarına girmeye çalışıp kaybolma riskini almaktansa onların size gelmesini beklemek daha kolay. Her ne kadar kolay olmasa da ince bir sesle şarkı söylemek Perileri çeker ve hiçbir zaman onlara karşı tedbirli olmayı da unutmamak gerekir.

Bu dua, peri halkıyla temasa geçmenin yolunu arayanlar içindir:

Dünyalar arasındaki perdelerin ortasında kadim yerleri bekleyen peri halkını hatırlıyorum. Birlikte yeryüzünde tasasızca ve nezaketle yürüyelim, hiçbir varlık ilerlemelerini önlemesin ya da yollarını kesmesin ki yeryüzünün gizli ailesi huzur içinde olsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler