RUH SAĞLIĞI
Ruh sağlığı açısından bireyler normal ve anormal olarak iki grupta incelenir. Anormal olarak nitelenen bireyler problemlere gerçekçi çözüm bulmadıklarından , davranışlarını çevreye göre düzenleyemediklerinden uyumsuzluk gösterirler. Bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunan iki önemli faktör, engellenme ve çatışmadır.
A. ENGELLENME
Belirli hedeflere yönelik olan güdülenmiş davranışların değişik biçimlerde durdurulmasına ya da yavaşlatılmasına engellenme denir. Engellenme, psikolojik, fiziki, biyolojik ve sosyal kaynaklı olabilir. Başlık parası olmadığı için evlenemeyen bireyin durumu sosyal kaynaklı engellenmeye örnektir.
Birey engellenmenin oluşturduğu gerilim düzeyine göre hayal kırıklığı yaşayabilir.
B. ÇATIŞMA
İki istek, iki durum arasında kalındığında bunlardan birinin seçilememesi halindeki gerilim çatışmadır.
Çatışma iki istenen durum karşısında yaşanırsa “yaklaşma – yaklaşma” çatışmasını, (beğenilen iki ayakkabı arasında seçim yapmada kararsız kalma) iki istenmeyen durum karşısında yaşanırsa “uzaklaşma – uzaklaşma” çatışmasını, (istenmeyen iki seçmeli dersten hangisini seçeceğine karar verememe) biri istenen diğeri istenmeyen özelliğe sahip durum karşısında tercih yapmak zorunda kalınması halinde “yaklaşma – uzaklaşma” çatışmasını (tatile çıkmak isteme ancak müşterileri kaybetmekten korkma durumundaki kararsızlık) örneklendirir.
C. SAVUNMA MEKANİZMALARI
Birey zor durumda kaldığında, hata yaptığında çevredeki insanlar karşısında psikolojik rahatsızlık duyar.
Bu durumda kendisini rahatlatacak tepkilerde bulunur. Bu tepkilere savunma mekanizmaları denir. Örneğin penaltıyı atamayan bir sporcu, takım arkadaşlarına, seyircilere, yöneticilerine karşı kendini savunma ihtiyacı duyar.
1. Bahane Bulma
Bireyin başarısızlığını, gerçek nedenin dışındaki nedenlerle açıklamasıdır. Penaltıyı atamayan sporcunun “zemin çok kaygan” demesi buna örnektir.
2. Yansıtma
Bireyin kendisindeki olumsuz özellikleri başkasında görmesi, başkasına atmasıdır.
Penaltıyı atamayan soporcunun “takımda penaltı atabilecek yetenekli futbolcu yok” demesi yansıtmaya örnektir.
3. Bastırma
Rahatsız edici bir düşüncenin veya bilginin bilinç altına bastırılarak unutulmasıdır. Penaltıyı atamayan sporcunun maçı kazandıktan sonra bu durumu unutması bastırmaya örnektir.
4. Gerileme
Kendisi için olumsuz sayılabilecek bir durumla karşılaşan bireyin yaşına uygun olmayan ve kendisinden beklenmeyen tepkilerde bulunmasıdır. Kardeşini kıskanan çocuğun kardeşinin oyuncaklarıyla oynaması gibi.
5. Özdeşim Kurma (Özdeşleşme)
Bireyin, başarılı gördüğü kişi ve kuruluşlarla kendini ilişkilendirmesi, onlardan kendine pay çıkarmasıdır. Çocukların film kahramanlarına özenerek onları taklit etmesi gibi.
6. Kaçma
Rahatsız edici durumlar karşısında, o olayı görmezden, bilmezden gelme halidir. Bir gencin, yer vermemek için otobüste yaşlı kadını görmezden gelmesi gibi.
7. Karşıt Tepki Geliştirme
Bireyin çevrede benimsenmeyen özelliklerini, çevrenin benimseyeceği karşıt haliyle göstermesidir. Kardeşini kıskanan birinin çevrede onun koruyucusu gibi davranması buna örnektir.
8. Ödünleme (Telâfi)
Bireyin kendisindeki bir eksiklikten dolayı veya bir alandaki başarısızlığından dolayı hissettiği ezikliği başka bir alanda başarılı olma çabasıyla telâfiye çalışmasıdır. Derslerinde başarısız olan birinin okul takımında başarılı olmaya çalışması gibi.
9. Yüceltme
Fizyolojik ve sosyal motivlerin toplumca benimsenen alanlarda doyurulmaya çalışılmasıdır. Konuşma özürü olan birinin, düşüncelerini edebi eserlerle ortaya koymaya çalışması gibi.
10. Yön Değiştirme
Bireyin, gerçek hedefine yöneltemediği öfkesini tehlikesi az olan başka hedeflere yöneltmesidir. Örneğin hakeme kızan sporcunun formasını yırtması gibi.
11. Polyanna (Tatlı limon)
Her başarısızlıkta başarılı yanlar arama, olayın iyi taraflarını görmedir. Kitap okuma alışkanlığı olmayan birinin gözlerinin bozulmaktan kurtulduğunu söylemesi buna örnektir.
Savunma mekanizmaları, bireyleri psikolojik olarak rahatlatabilirler, duyulan kaygıyı azaltabilirler, ancak kaygıyı tamamen ortadan kaldıramazlar, problemlere kalıcı çözüm sağlayamazlar. Bu nedenle savunma mekanizmasına çok sık başvurulması anormallik belirtisidir.
• SOSYAL DAVRANIŞ ve TUTUM
Sosyal davranış, toplum kurallarına uygun olan davranıştır. Birey kendi başına yaptığı bazı davranışları grup içinde, grup içinde yaptığı bazı davranışları da kendi başına yapmaz. Bunun nedeni çevrenin sosyal etkisiyle açıklanır. Sosyal etkinin neticesinde bireyler uyma davranışı gösterirler. Uyma davranışları itaat etme şeklinde olabildiği gibi benimseme ya da özdeşleşme şeklinde de olabilir.
A. UYMA DAVRANIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1. Grubun Büyüklüğü
Grup içindeki üye sayısı arttığında, bireylerin gruba uyma davranışı da artmaktadır.
2. Grubun Sözbirliğinin Etkisi
Grubun bütün üyeleri aynı görüşte iseler, bu durumda da uyma davranışı yüksektir.
3. Mevkinin ve Prestijin Etkisi
Grup normunu ortaya koyan veya grubu temsil edenler saygın ve yüksek statüye sahip insanlar ise, uyma davranışı yüksektir.
4. Yüzyüze Olmanın Etkisi
Grup üyelerinin etkileşimi yüzyüze gerçekleşiyorsa uyma davranışı yüksek olur. Karşılıklı konuşarak ikna etme, telefonla ikna etmekten daha etkilidir.
B. GRUBUN BİREYE ETKİSİ (GRUP DİNAMİĞİ)
1. Grubun Bireye Normatif Etkisi
Bireyin grup içinde, yalnız olduğu zamanlardakinden farklı davranması grubun normatif etkisi olduğunu gösterir.
2. Grubun Bireysel Tutum Değişimine Etkisi
Grup, üyelerinin tutum değişimini artırabilir de engelleyebilir de; yani birey, grup normlarından etkilendiği için, tutumları gruba göre şekillenmektedir.
3. Grubun, Bireyin Verimliliğine Etkisi
Grupta belli bir sayıya kadar olan üye sayısı bireylerin verimliliğini artırmaktadır. Bu sayı yapılan işin niteliğine bireylerin özelliklerine, lidere bağlı olarak değişebilir.
4. Zararı Göze Alma Etkisi (Riske girme)
Gerek sorumluluğun grupça paylaşılması, gerek grupça ikna edilme, gerekse cesur kararları çevrenin desteklemesi neticesinde, bireyin grup içindeyken daha çok risk içeren kararlar alabildiği görülmüştür.
C. TUTUMLAR
Olaylara ve durumlara karşı belli şekilde tepki gösterme eğilimine tutum denir. Tutum duygu, inanç ve bilgilere göre şekillenir. İnsanların çevresine karşı gösterdikleri tepkilerin nasıl olacağını sahip oldukları tutumlar etkiler.
Otomobillere, takımlara, partilere, kurumlara, kişilere belli şekilde tepki gösterme genellikle tutumlar hakkında fikir verir. Bir kişi her seçimde aynı partiye oy veriyorsa, kişinin o partiye karşı tutumunun olumlu olduğu söylenebilir.
Tutumların özellikleri
1. Tutumlar kendi içinde tutarlıdır.
2. Tutumlar her zaman davranışa dönüşmeyebilir veya davranışlarla çelişebilir.
3. Tutumların duygusal, bilişsel ve davranışsal öğeleri vardır.
4. Tutumların davranışların etkileme gücü farklılık gösterir.
BİLİNCİN DEĞİŞİK BİÇİMLERİ
BİLİNÇ NEDİR?
Bilinç, farkında olmaya karşılık gelir. Belirli bir sürede insanın kendisinden ve çevresinden haberdar olması halidir. Bilinç kapsamı içinde çeşitli düzeylerde farkında olma dereceleri vardır. Uyanıklık, uyku, rüya, hipnoz ve meditasyon insandaki bilinç durumlarıdır.
NORMAL BİLİNÇ DURUMLARI
Normal bilinç durumu, bireyin kendi duyumlarının, uyarıcıların, kendi kararlarının, düşüncelerinin farkında olduğu uyanıklık durumudur.
Birey, normal bilinç durumunda;
- Dikkatli ve uyanıklık halindedir.
- Çevresindeki uyarıcıları algılayabilir.
- Onları bilgiye dönüştürebilir.
Bireyin o anda kavrayabildiği duyum alanı, bilinç alanıdır; dikkatin en çok yoğunlaştığı, en iyi algılayabildiği konu ise bilinç odağıdır. Kapalı spor salonunda duyumlanan ve algılanan şeyler bilinç alanıdır; sahadaki oyuna ve oyunculara dikkatin yoğunlaştığı alan, bilinç odağıdır.
Bilince Fizyolojik Yaklaşımlar
Bilinci oluşturan, beyin kabuğu ile sinirler arasındaki gidiş gelişlerdir. Bu akışın yavaşlaması ya da bozulması bilinci güçsüzleştirir ya da büsbütün ortadan kaldırır. Örneğin trafik kazası geçiren ya da zehirlenen bireyler çevre uyarıcılarına karşı duyarsız hale geldiklerinde, “bilinci kapalı” denir.
Beden ile zihin uyumlu bir bütünlük gösterir. Birbirinden bağımsız değildirler. Bedensel etkiler ruhsal durumu, ruhsal durum da bedeni etkiler. Örneğin aşırı stres yaşayanlarda mide kanaması (ülser) ortaya çıkar. Kafa travması geçiren kişi, asabi biri olup çıkabilir. İnsan kan kaybından hayatını kaybedebildiği gibi, heyecan şokundan da hayatını kaybedebilir.
Beyin işlevleri, beyinde belli davranışlardan sorumlu özel yerlerin bulunduğunu gösterir. Örneğin beyindeki hipotalamusun açlık, doyma, susuzluğu düzenlediği lokalizasyonla belirlenebilmektedir. Beyin kökünü saran birbirinden farklı özellikteki sinir telleri zevk, huzursuzluk, korku gibi temel duyguların yer aldığı bölgedir.
FARKLI BİLİNÇ DURUMLARI
Normal bilinç durumu dışında uyku, rüya, meditasyon, hipnoz farklı bilinç durumlarıdır.
Uyku ve Rüyalar
Uykunun hafif uykudan derin uykuya kadar evreleri vardır.
Bu evrelerde beynin biyoelektrik kayıtlarının farklı dalga boylarında oldukları görülmüştür. Bu evrelerden biri olan REM uykusu, rüyaların en çok görüldüğü evredir. REM uykusunda hızlı göz hareketleri görülür, sinir sisteminin aktivitesi artar. Birey REM uykusundan uyandırılınca büyük bir olasılıkla, uyandırılmadan önce rüya görmekte olduğunu bildirecektir.
Uyku halinde bilinç pasif değil, aktiftir. Kimi psikologlara göre rüyalar günlük yaşantıları yansıtır. Çeşitli meslek gruplarından birçok kişinin rüyaları incelenmiş bunların meslek ve çevreyle yakın ilişkisi olduğu görülmüştür.
Biyolojik Saat, Biyolojik Ritm (Bioritm)
Bioritm, zaman algısıyla ilgilidir, organizmanın zaman sürelerini algılayabilme özelliğidir. İnsan çoğu durumda saate bakmadan, zamanı doğruya yakın kestirebilir. Biyolojik saat, organizmanın içinde bulunduğu çevreye uygun bir biçimde çalışır. Güneş ışığından yoksun mağara, maden ocağı gibi yerlerde beden kendi programına göre uyku devresini ayarlayabilir.
Uykunun Bilinen Yapısı
Uykuda beş dönem görülür. İlk dördü NONREM (NREM), beşincisi ise REM dönemidir. NREM dönemlerinde beyin aktivitesi yüksektir; enerji tüketiminde artış görülür. Metabolizmanın düzenlenmesi bu dönemin ana özelliğidir. Büyüme hormonu salgılanır, protein sentezi artar. Böylece bedenin dinlenmesi sağlanır. Bu dönemde iyi uyunamazsa, sabah yorgunluk hissedilir.
REM döneminde uyku hafiftir. Rüyaların büyük bir bölümü REM uykusunda görülür. REM döneminde hızlı göz hareketleri olur.
Uyku, organizmanın dinlenmesinde işlevseldir. Uyku sırasında oranizmanın tepkileri yavaşlar; tüm sistemler otomatik olarak yeniden düzenlenir. Beyin, uykudada aktivitesini sürdürür; uyanıkken öğrendiklerini ayıklar, gruplar, depolar.
REM veya NREM uykusu az olursa bir sonraki gecede bu eksikliği kapatacak şekilde uykuda artış görülmektedir. Bu bulgulara göre uyku bir sağlık göstergesidir.
Uykuda işlemlerin temelini, uyanıklıkta toplanan bilgiler oluşturmaktadır. Dışarıdan yeni bilgiler gelmediğinden, zihindeki bilgiler bir sonraki aşamanın başlatıcısı olmaktadır; yani her bir imge bir diğerini başlatmaktadır.
Rüya, beynin bilinçli tepkilerde bulunmaması, dış dünyaya kapanarak bilinçli olmadan imgeler kullanarak faaliyetini sürdürmesidir. Rüyalar beyindeki görme merkeziyle ilgilidir. Doğuştan kör olanlar sadece sesle rüya görürler. Rüyaların, heyecanların ve bilişsel işlevlerin düzenlenmesinde katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Rüyalar üzerinde geçmiş deneyimler, yaşantılar, ortam, fizyolojik yapı, bilinçaltı etkenler etkilidir.
Diğer Bilinç Durumları
Meditasyon
Meditasyon, beden işlevlerini denetlemeyi sağlayan bilinçli bir tekniktir. Yoga egzersizleriyle sağlanan farklı bir bilinç durumudur. Meditasyon tekniğiyle zihin sakinliği, çevreyle barışık olma ve kendini iyi hissetme duygusu oluşturulması amaçlanır. Bu teknikle kişi bedeni üzerinde ruhsal denetim sağlayarak gerginlik ve kaygıdan kurtulmaya çalışır.
Hipnoz
Hipnoz; telkin aracılığıyla otaya çıkan; tam olmayan bir uyku halidir. Bir kişinin, diğer bir kişinin davranış, duygu, düşünce ve algılarını kontrol etmesi halidir. Hipnozda bilinç uyuşmuştur ama duygular varlıklarını korur. Zengin hayaller uyanır. Gerçeklik algısı azalır. Hareket irade dışıdır.
Hipnoz etkisi altında acı duyumu azaltılabilir, sigaradan tiksinme sağlanabilir. Hipnoz sırasında olanlar genellikle sonradan hatırlanmaz.
Madde Bağımlılığı
Bazı maddelerin kullanımı ile organizmanın uyarılması, gevşemesi, uyuması, uykunun önlenmesi, algılaması etkilenebilmektedir. Psikolojik etkileri olan bu maddelere psikoaktif maddeler denir. Alkol, tütün, eroin gibi maddeler vardır. Bu maddelerin oluşturduğu bilinç durumlarının hoşa gider olması bireyleri bağımlı kılmaktadır. Burada söz konusu maddeleri kullanmak için dürtüler oluşur.
Tekrarlanan kullanımlar sonunda birey bu maddelere bağımlı hale gelir.
İnsanların başlangıçta bu maddeleri kullanmaya başlaması, özenti, (özdeşim kurma) merak, değişik bir durum yaşama isteği, zihinsel acıdan kaçış, can sıkıntısı, sosyal uyum eksikliği gibi psikolojik nedenlerle olabilmektedir. Önceleri psikolojik olarak duyulan gereksinim zamanla fizyolojik bağımlılığa dönüşür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler