Başlıca Hint Tanrı ve Tanrıçaları (2. Bölüm)

Rama (avatar)

Tanrı Vişnu'nun en önemli avatarlarının ikisi de Rama ve Krişna olarak bedenleşmesi kabul edilmektedir.[67] Bilge Thaygaraja Rama’yı yücelten bir şarkı bestelemişti ve anlamı şöyleydi:

Ram’ın gücü olmasa, basit bir maymun engin okyanusu geçebilir miydi? Servet tanrıçası olan Lakshmi Devi, O’nun eşi olabilir miydi? Lakshmana O’na tapabilir miydi? Zeki Bharata O’na selamlarını sunabilir miydi? Bunların hepsi de sadece Rama’nın kudretli gücü sayesinde olmuştur. Gerçekten, Rama’nın gücü bütün tariflerin ötesindedir.[68]

Bir Brahman olan Tulsidas 1574 de başlayıp 1614 yılında bitirdiği eserinde Ramayana’yı yeniden yazdı. Bu insan bedenine girmiş Tanrı Rama’nın destanıydı. Karısı Sita kadınlığın simgesiydi. Bu kitapta Hindu dini Hıristiyanlığa çok fazla yaklaşmıştı. Dualar, Hıristiyan duaları gibiydi. Rama İsa’ya çok benziyordu.[69]



Sarasvati

Sarasvati, öğrenme ve bilgeliğin tanrıçasıdır. Bahar mevsiminin beşinci gününe ve Hint takvimindeki Maagh ayının da beşinci gününe denk gelen Vasant Panchami (Bahar Bayramı), ona adanmıştır. Festivalde bolca kullanılan sarı renk; hem tanrıça Sarasvti'nin, hem de hardal çiçeklerinin rengidir. Halk, Sarasvati-puja yaparken bu nedenle sarı renkte giysiler giyer ve sarı renkte tatlılar yer.[70]


Skanda

Skanda, savaş tanrısıdır. Diğer adları Kàrttikeya, Kumàra, Mahàsena ve Guha'dır. Güney Hindistan'da Subrahmaõya olarak anılır. Skanda'nın yaratılışı ya da kökeni ile ilgili çok sayıda farklı efsane vardır. Skanda'nın diğer bir ismi olan Kàrttikeya ise Ràmàyaõa ve Mahàbhàrata destanlarında Şiva ya da Rudra'nın oğlu olarak geçmektedir.

İlk olarak Çhàndogya Upanishad ve Bhagavadgãtà da Skanda ismine rastlıyoruz. “Bilen kişi ne ölümü görür, ne hastalığı ne de kederi, Bilen kişi sadece Bütün'ü görür, Bütün'ü elde eder. âtman tek katlıdır, beş katlıdır, yedi katlıdır ve dokuz katlıdır. Yine onun on bir katlı, yüz on bir katlı olduğu söylenir. Saf beslenme, bedenin saf olmasını sağlar.” [9]

O saflık, geleneksel öğretilenlerin kuvvetle yerleşmesine neden olur. Geleneksel öğretiler öğrenildiğinde tüm bağlardan kurtulunur. Sanatkumàra'nın karanlığın öteki tarafını gösterdiği böyle bir kimse lekelerinden kurtulur. İnsanlar onu Skanda diye, evet Skanda diye çağırırlar. [71][9]

Soma

Soma, insanları sarhoş etmekle birlikte aslında içenlere ölümsüzlük veren bir amritadır. Ayrıca amrita sadece tanrılar tarafından içilmektedir tıpkı Yunan mitolojisindeki nektar gibi. O, elinde keskin ve korkunç silahlar tutar. Bir yayı ve bin oku vardır. Bir atın çektiği göksel arabasına binmektedir.[4]

Puranik mitolojide Soma'nın çoğunlukla ermiş Atri ve karısı Anasūyā'nın oğlu olduğu söylenmektedir. Ama otoriteler bunda anlaşmazlar. Bir düşünceye göre Dharma'nın oğludur. Bir diğer düşünceye göre okyanusun çalkalanmasından türemiştir. Vishnu Purāna'da Brāhmanaların hükümdarı olarak adlandırılmaktadır3. Purānalara göre Soma, üç tekerlekli, sağında ve solunda beş olmak üzere 10 tane beyaz atın çektiği bir arabaya binmektedir.

Çeşitli kitaplarda Soma için düzülen yaklaşık 120 ilahi mevcuttur. İndra ve Agni'den sonra en çok ilahisi olan tanrıdır. Ancak karakterinin insan-biçimsel niteliği İndra, Agni veya Varuna kadar gelişmemiştir

Soma kurban törenleri sırasında kurban yerine gelerek, kutsal otların üzerindeki sunakları almaktadır. Soma elinde korkunç silahlar tutar; bir yayı ve bin oku vardır. Bir çift atın çektiği göksel bir arabası vardır. Soma dağlarda yaşıyor olarak gösterilse de aslında onun asıl mekânı cennettir. Soma, cennetin çocuğu, cennetin sütü, cennetin efendisidir. Binek kuşu bir kartaldır. Aynı zamanda bitkilerin ve ormanın efendisidir. Soma nehirlerin, bütün dünyanın, tanrıların ve ölümlülerin kralıdır. Rigveda'nın en eski ilahilerinde Soma mistik açıdan ay ile özdeşleştirilir. Eski bir esere göre bir savaşçı olan Soma Rishi Dāsa'nın, yirmi yedi yıldızın kişileştirilmiş hali olan yirmi yedi kızı ile evlidir. Chāndogya Upanishad'da Ay, kral Soma'dır.

Soma'nın birden fazla adı vardır. İsimleri şu şekilde sıralanmaktadır; Çandra (Ay), İndu (Damla veya Ay), Nişākara (Geceyi Yapan), Sitānşu (Beyaz Işıklı), Nakshatranātha (takımyıldızların efendisi), Paşu (Hayvan), Retodha (Dölleyen), Vāçaspati (Sözün Efendisi), İivaşekhara (İiva'nın Başlığı). Bununla birlikte Soma, otoriteler tarafından “Hint Bacchus” ü yani Dionysos'u olarak yorumlanmaktadır.[72]


Surya

Surya, Hinduizm'de güneş tanrısıdır. Dyaus Pitar'ın oğlu. Altından kolları ve saçı vardır. Savaş arabası yedi at tarafından çekilmektedir; bu yedi çakrayı temsil eder. Oğlu Tvaştar'dır.[73]


Şiva

Şiva, Hinduların yaratma, yok etme ve yeniden yaratma tanrısıdır.[74] Adi Sankara Şiva isminin anlamını şöyle ifade eder: "İsminin telaffuzuyla herkesi saflaştıran/arındıran" veya Saf Olan. Yani, Şiva Prakrti'nin (maddenin) üç gunasından (özelliğinden) etkilenmez, bunlar: Sattva, Rajas ve Tamas'tır. Bazı görüşlere göre Şiva Tanrı'nın üçüncü biçimi/yüzü, Trimurti'nin (Hint Teslisi) bir parçasıdır. Trimurti'de, Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu, Şiva ise yok edicidir. Her ne kadar yok etmeyi temsil etse de, olumlu bir güç olarak görülür (Kötülüğün Yok Edicisi).

Diğer görüşler Şiva'nın Vişnu'yu ürettiği, Vişnu'nun da Brahma'yı ürettiği ve böylece Brahma ile yaratılışın başladığını ileri sürerler. Bunun içinde Trimurti'nin çevrimi var olmuştur. Şiva ayrıca başka birçok role bürünür, Mahadeva (Sofuların Tanrısı), Rudra (Lütufların Tanrısı) ve Mahesvara (Evrensel Tanrı). Şiva'ya tapınanlara şaivitler denir ve bu kişiler Şiva'nın Nihai Gerçek olduğuna inanırlar.[75]

Şiva da dört kolludur. Bazen tek bazen üç bazen de beş kafalı olarak gösterilir. İnsan kafataslarından oluşmuş bir zincir taşır. Şiva'nın dünyanın sonunu getireceği de söylenir; ama aynı zamanda bebekleri dünyaya getiren de odur.[5]

Şivacılık için Şiva, Yüce Tanrı’dır ve bütün diğer tanrılar ona tabidir. O, bütün zıtların uzlaşmasıdır: Bu yüzden de o, hem yaratıcı hem yok edici, hem korkunç hem nazik, hem kötü hem iyi, hem erkek hem kadın, hem ebedi dinginlik hem de sonsuz faaliyettir.[40]

Efsaneye göre aşk ve sevgi tanrısı Kama, Şiva'yı kandırmak ister. Fakat Şiva, alnındaki üçüncü gözden bir şerare gönderir ve Kama kül olur. Aynı zamanda kendisi de kama'nın attığı ok ile vurulmuş ve Uma'yı (Parvati) sevmiştir.[76][77]

Şivacılık, tanrı Şiva üzerinde odaklanmayı ve ona yüce Varlık olarak tapınmayı ifade eder. Farklı teolojileri ve uygulamaları içeren Şivacılık, öteki Hindu geleneklerden daha çok asketik bir özellik gösterir. Yüce Varlık olarak kabul edilen Şiva’nın tarihi çok eskidir. Vedalarda Şiva’ya ya da onunla aynı tanrı olduğu kabul edilen Rudra’ya yönelik ilahiler bulunduğu gibi, daha önce de zikrettiğimiz gibi Indus Vadisi Medeniyeti’nin kalıntıları arasında bulunan mühür üzerindeki betimlemenin, genel olarak Şiva olduğu kabul edilir. Ancak Şiva kültü, Upanişadlar sonrası dönemde önemli bir kült olarak ortaya çıkar ve Şankara ve Kumarila gibi kişilerin faaliyetleriyle ortaçağda kuzey ve güney Hindistan’da önemli bir güç haline gelir.[78] Çocuklara, daha yaşlı insanların söyledikleri Râma, Hari ve Şiva’nın isimlerini tekrarlamaları öğretilir.[78]

Ushas

Ushas, şafak tanrıçasıdır.[30]


Varaha (Varahi)

Varaha, Vişnu'nun domuz şeklindeki üçüncü avatarıdır. Rivayete göre Dünyayı (prthivi) alıp kozmik okyanus un dibine götüren rakşasa (iblis) Hiranyakşa'yı yenmek için ortaya çıkmıştır. Sonunda galip çıkan Lord Varaha ile Hiranyakşa'nın arasındaki savaşın bin yıl sürdüğüne inanılır. Varaha uzun dişlerinin arasında taşıyarak Dünyayı okyanustan çıkarır ve evrendeki yerine geri getirir. Vişnu bu avatarında iken Prithvi (Bhudevi) ile evlenmiştir.

Sanat eserlerinde Varaha ya tamamen hayvan olarak ya da insan vücudu üzerinde domuz başıyla tasvir edilmiştir. İnsan vücutlu şeklinde dört kolu vardır, bir eliyle çark, diğer eliyle denizkabuğu tutarken diğer iki elinde gürz, kılıç, lotustan birini tutar ya da kutsama hareketi (mudra) yapar. Dünya, domuzun uzun dişleri arasında durur. Bu avatar Dünya'nın bir tufandan (pralaya) kurtuluşunu ve yeni bir kozmik çevrimin (kalpa) başlamasını temsil eder. Varaha Purana, Varaha'nın anlatıcı olduğu bir Purana tarzıdır.[79]


Varuna

Varuna, yağmur ve rüzgar gibi tabiat olaylarına hakimiyeti ile tanınır.[80]

Veda'da “maya”, Tanrı Varuna'nın bir sıfatıdır. Veda'da “maya”, Tanrı Varuna'nın bir sıfatıdır. Bu sıfat sayesinde Tanrı Varuna, karşısında çok kuvvetli bir rakip olduğuna inanan, şaşkına dönmüş düşman askerini felce uğratarak kendi inananlarına zafer ihsan etmiştir.[81]

Vayu

Vayu, Rüzgar Tanrısıdır.[13]


Vişnu

Vişnu, Veda metinlerinde ilahi varlığa verilen isimlerden birisidir. Hindular, yarı tanrı denen daha aşağı tanrılara da inanmakla beraber, diğerlerinin kaynağı olan bir tek ilah olduğunu bilirler. Vaisnavalar onu Vişnu, her şeyin yaratıcısı olarak tanırlar. Dünya var olmadan önce daha hiçbir yarı tanrı, güneş, ay ve diğer yıldızlar yokken, Vişnu kendi ezeli ve ebedi zatıyla vardır.[82] Vaişnavizme inananlara göre O Nihai Gerçek'tir ve Tanrı'nın sadece bir görünüşü, biçimi olmaktan ötedir. Advaita felsefesini izleyen Smartaara göre Vişnu veya Şiva gibi tanrılar, nihai üstün bir gücün, tanrının (Brahman) çeşitli yüzleri, şekilleridirler. Onlara göre bu nihai tanrının özel bir şekli, yüzü, adı veya özellikleri yoktur.[83]



Vişnu Tanrının Koruyucu, insanları ve toplumu büyük felâketlerden, kötülüklerden koruyucu sıfatını temsil eder. Bu dünyada düzen ve nizam bozulduğu zaman Tanrı Vişnu Kuşlar Kralı Garudanın sırtına binerek dünyaya gelir düzeni yeniden kurar ve tekrar Semavi Sarayına döner. Tanrı Vişnu dokuz kere çeşitli biçim ve kişilikte dünyaya gelmiştir. Onuncu defa dünyaya beyaz bir atın üzerinde Güney Hindistan'da, Şabyla köyüne Kalki adı ile gelecektir. Henüz gelmemiştir. Beklenmektedir. Tanrı Vişnu dünyaya sekizinci gelişinde Tanrı Krişna olarak gelmiştir.[48] Vişnu çoğu kez bir kartalın üzerinde uçan dört kollu bir tanrı olarak gösterilir. Yeryüzünde değişik insan ve hayvan görünümlerinde belirdiğine inanılır.[5] Vishnu mavi tenli olarak resmedilmiş, cennete ait bir tanrı olarak tanımlanmıştır.[84]

Hindu inancına göre, evrendeki kozmik düzen, zaman zaman tehlikeye girmektedir. Böyle durumlarda Tanrı Vişnu, bu düzeni yeniden sağlamak için inmekte bedenleşmektedir. inişlerinin birinde Tanrı Vişnu, Tufan olayında balık olmuş, gemide bulunanlara yol göstermiştir. Bir defasında insan-aslan olarak yer yüzünü yıkmak isteyen dev bir şeytanı öldürmüştür. Tanrı Vişnu'nun en önemli avatarlarının ikisi de Rama ve Krişna olarak bedenleşmesi kabul edilmektedir. Hinduizmin bütün din ve inançları kapsadığını öne sürenler, bu inanca dayanarak, Buda'nın, Hz. İsa'nın ve diğer semavi dinlerin peygamberlerinin de Tanrı Vişnu'nun bir avatarı olduğunu iddia etmektedirler.[85][67]

Vişnu’nun gizemli gücünü uygulayarak, bu dünyadaki bireysel bir varlık olarak tecrübi ve şahsi varlığını üzerine alabildiği ve aldığına dair bir başka gerçek daha vardır. Tanrı’nın fazileti ve doğru dini yeniden eski haline getirmek için kendisini zaman zaman göstermesine dair bu orijinal düşünce, Vişnu’nun bu tür tezahürlerinin Tanrı’nın yeryüzüne inişleri olarak kabule edilmeye başlandığı ve onun gerçekten bu enkarnasyonlarda mevcut olduğu şeklindeki gelişmiş bir doktrin halini aldı. En önemli enkarnasyonlar, Krişna ve Rama’dır.[86]

Vişnu, yeryüzüne ilk inişinde balık biçimine bürünür. Şeytan'ın Brahman'ın yazdığı Kutsal Vedalar'ı denizin dibine atması nedeniyle balık biçiminde yeryüzüne inmiş ve denizin dibindeki kutsal kitabı çıkarmıştır.[87]

Vişnu, yeryüzüne ikinci kez bir kaplumbağa olarak iner. Tanrıların denizleri karıştırmak için tersine çevirdikleri bir dağın ucu dünyayı delmesin diye sırtındaki kabuğu dağın sivri ucuna dayar.[56]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler