LA VIE D'ADÈLE Türkçe Dublaj |
Julie Maroh'un "Blue Angel" adlı çizgi romanında uyarlanan "La vie d'Adèle – Chapitres 1 & 2 / Blue Is the Warmest Color / Mavi En Sıcak Renktir", üç saatlik süresine rağmen son dakikasına kadar seyirciyi sıkmayan yılın en etkileyici, tutkulu ve de en iyi filmlerinden biri. Hatta yılın "Gravity / Yerçekimi"nden sonraki en iyi filmi. Ve açıkçası listenin bu iki sırasının değişeceğini pek düşünmüyorum. Yönetmen Abdellatif Kechiche'in muazzam bir şekilde yönettiği her karesinden belli olan filmde Léa Seydoux, kariyerinin belki de en iyi performansını verirken yeni yıldız Adèle Exarchopoulos ise yılın en iyi kadın oyuncu performanslarından birini sergilemiş. Zaten jüri üyeleri de bunu görmüş olacak ki 66. Cannes Film Festivali'ndeki Altın Palmiye ödülü sadece Kechice'in değil aynı zamanda Seydoux ve Exarchopoulos'a da verildi. Filmin festivalde bir de FIPRESCI Ödülü aldığını belirtmek gerek.
Adèle (Adèle Exarchopoulos) ve Emma (Léa Seydoux)
15 yaşındaki Adèle'in kendini keşfetmeye başladığı sıralarda etkilendiği mavi saçlı Emma'yla olan lezbiyen ilişkisini iki farklı bölümde işleyen "Mavi En Sıcak Renktir", aşk temasını ilk farklı bölümde inceleyerek aşkın farklı evrelerini seyirciye sunuyor. Filmin ilk bölümünde Adèle ile Emma arasındaki tutkulu aşkın gelişimine ikinci yarısında ise bu aşkın son evrelerine tanıklık ediyoruz. Ama her iki bölümünde ortak yapısı kuşkusuz zengin alt temaları ki, bu temaları yazının ilerleyen bölümlerinde açıklayacağım.
"Aşk" temasını oldukça gerçekçi ve etkili bir seyirciye sunan filmin ilk bölümünde karakterlerimizi daha yakından tanıyoruz. Karakterlerin hem yaşça hem de karakteristik açıdan birbirlerinden oldukça farklı olması filmin bel kemiğini oluşturuyor diyebiliriz. Filmin ana karakteri Adèle, yaşı gereği hayat felsefesi okul, arkadaş ve ailesi üzerine kurulu, çocuksu bir yapıya sahip ve Emma'ya göre epey tecrübesiz çekingen bir lise öğrencisiyken Emma, ne istediğini bilen, kendine güvenen ve hayat felsefesini daha ileriye taşıyabilmiş olgun bir üniversite öğrencisi. Aşk acısı çekmediği için kalbini diğer insanlara açmaktan korkmayan Adèle'in "mavi saçlı" Emma'yı gördüğü anda aşık olması da kaçınılmaz oluyor haliyle ki, yönetmen Kechiche'in bu durumu seyirciye sunduğu sekans gerçekten çok hoş. Karakterlerin karşıdan karşıya gerçerken birbirlerini farkettiği sekansta dikkat edilmesi gereken yer tabii Adèle'in verdiği inanılmaz saf tepki. Bir nevi "ilk görüşte aşk" temasını bu hoş sekansla seyirciye sunan Kechiche, filmin odağını Adèle'in üzerine çekmesinin nedeni de bu zaten. Çünkü filmde aşkını sınırsız ve sonuçlarını düşünmeden yaşayacak kişi tabii ki ilk gerçek aşkını tadan Adèle'dir. Emma ise ilişkilerine daha karşılaştıkları ilk dakikadan itibaren daha tedbirli ve olgun bir şekilde yaklaşan bir karakter. Yanlış bir karar vermediğine emin olmak için işleri daha ağırdan alan Emma'nın bir süre sonra aşkın çekiciliğine yenik düşmesi de en az Adèle'in durumu kadar kaçınılmaz tabii.
Adèle (Adèle Exarchopoulos) ve Emma (Léa Seydoux)
Adèle ile Emma'nın ilişkilerinin başlamasıyla tam anlamıyla daha farklı bir kulvara firen filmde iki karakter arasındaki farkı daha net bir şekilde görmeye başlıyoruz. İşlerin daha ciddi bir hal almasıyla ilişkilerinin doğal olarak daha geniş ortamlara taşındığı filmde ilk olarak geldikleri ailelerin farklılıkları göze çarpıyor. Bu durumu birbirlerinin evlerine yemeğe gittiği sahnelerle seyirciye sunan Kechiche'in seçtiği bu yolun kısa ve net oluşu gerçekten takdir hak ediyor. Çok daha düşük gelirli bir aileden gelen Adèle'in Emma'nın evine yemeğe gittiği sekansta Emma'nın ailesinin daha zengin olduğu ilk görülen farklılık oluyor. Kızlarını olduğu gibi kabul etmelerinin yanında para sıkıntıları olmadığı için de kızlarının sanata yönelmesini sonuna kadar destekleyen bir aileye sahip olan Emma'nın Adèle'in evinde karşılaştığı sahne ise neredeyse tam tersi. Kızlarının daha fazla para getirecek bir mesleği olması gerektiğini dile getiren Adèle'in ailesi, Emma'nın sanatla uğraştığını öğrendikleri anda öyle bir tepki veriyorlar ki, filmde anlatılmak istenilen farklılık bir anda özetleniyor adeta. Bir de kızlarının eşcinsel olma ihtimalini bir kere bile düşünmemiş olmaları durumu var tabii. Bu arada, Kechiche'in iki aile arasındaki farkı sadece yemek masası sohbetleriyle değil yenen yemeklerle de seyirciye sunduğunu belirtmek lazım.
Aile kısmını atlatan karakterlerimizin filmin ikinci bölümündeki durağı ise çevreleri oluyor. Adèle'in arkadaşlarının ön yargılı tepkilerini zaten filmin biraz başında seyirciye sunan Kechiche'in bu durumun tanışma faslına yol açmayacağını bildiği aşikar. Bu yüzden sırayı Emma'nın arkadaşlarına veren ödüllü yönetmen seyirciyi Adèle'i aşan bu dünyayla beraber başbaşa bırakıyor. Emma ve arkadaşlarına yaranabilmek için partinin tüm yemeklerini üstlendiğini gördüğümüz Adèle'in iç burkan mücadelesini görüp yaşadığı melankoli hissetmemek imkansız. Zaten bu sahne partinin fonunda gösterilen adını ne yazık ki bilemediğim filmle pekiştirilmiş. Aşkın getirdiği kıskançlığin o güçlü kamçısını ilk defa bu kadar sert bir şekilde hisseden Adèle'in ardından bütün bulaşıkları yıkaması ise durumu daha üzücü bir hale getiriyor. Tecrübesizliği yüzünden kendini tamamen Emma'ya adayan, daha doğrusu dünyanın merkezine Emma'yı koyan Adèle'in hayat felsefesinin bir anda Emma'dan ibaret olduğunu görüyoruz. Bu arada filmin eşçinselliğin toplum tarafından neredeyse tamamen kabul edildiği bir evrende geçtiğini belirtmek gerek. Her ne kadar karakterin yaşadığı zorluğu sadece okuldaki bir iki kız arkadaşı çerçevesinde görebilsek de karakter hiçbir zaman toplumun tarafından türünün diğer örnekleri gibi dışlanmıyor. Hatta film çizgi romanın aksine Adèle'in bu konu hakkında ailesiyle yaşadığı zorluğa hiç değinmemiş.
Adèle (Adèle Exarchopoulos)
Filmin ikinci bölümünde bunca farklılığın kaçınılmaz sonu olan ayrılığın evreleri işleniyor. Emma'nın bir arkadaşıyla olan şüpheli ilişkisini sezen Adèle'in bu sırada Emma'yı bir erkekle aldatması işleri daha da karıştırıyor. İşin daha üzücü tarafı ise doğası gereği korunmasız ve daha narin olan Adèle'in belki de haklıyken haksız duruma düştüğü inanılmaz güçlü ayrılık sahnesi. Yaptığı her ne kadar yanlış olsa da Emma'nın aldatmış olasılığının daha fazla olduğu hikayede Adèle'in bu durumu dile bile getirememesi beni kahretti diyebilirim. Bu arada filmin devamında Emma'nın Adèle'den ayrıldıktan sonra o arkadaşıyla ilişkide olduğunu duymamız durumu daha da netleştiriyor haliyle.
İlk gerçek aşkın bitiminin ardından gelen ayrılık sendromunu da ekrana taşımayı ihmal etmeyen Kechiche'in talihsiz Adèle'in ayrılık sonrası yaşadığı depresyonu fazlasıyla gerçekçi bir şekilde işlediğini belirtmek gerek. Hiç olmadık zamanlarda ağlama krizine giren ve yaptığı işten zevk alamayan Adèle'in mavi saçlarıyla tanıdığı Emma'yı kafasından atamadığının alegorisi de bir sahneyle o kadar güzel ve enfes bir şekilde yapılmış ki hayran kalmamak elde değil. Kechiche'in bu metaforu Adèle'in yüzdüğü denizin suyunu gittikçe daha da mavileştirerek yaptığı sahneyi yukarıdaki resimde de görmeniz mümkün. Bu arada filmin bir diğer önemli anı da doğal olarak karakterlerin yıllar sonra tekrardan görüştükleri sahnesiyle gerçekleşiyor. İnanılmaz güçlü bir an olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bir yandan hala bir araya geleceklerinden umutlu Adèle, bir yandan hayatına devam edip yuva kurmuş olgun ve artık eski sevglisine karşı bir şey hissetmeyen Emma; fakat ikisinin de unutamadığı tek bir ortak şey var o da aralarındaki güçlü fiziksel çekim. Kısaca, her şey sonlandıktan sonra özlenilen tek şey.
Seks sahnelerinde iki aktristin de muazzam cesur performanslara imza attığı filmin erotik yapısı filmi üst seviyelere taşıyan en önemli unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum. Hatta filmi erotik bir aşk filmi olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Erotizm derecesinin oldukça seviyesinde ayarlandığı filmde harikulade performanslar sergileyen Adèle Exarchopoulos ve Léa Seydoux'nun özellikle bu sahnelerdeki performansları tek kelimeyle inanılmaz. Açıkçası uzun zamandan beri bu kadar etkileyici ve içten bir erotik sahne izlediğimi hatırlamıyorum. Rolleri için prostetik cinsel organ kullanan oyuncuların karakterlerine uyumları da cabası. Tabii bunda oyuncuların röpartajlarda bahsettiği üzere onların tabiriyle Kechiche'in acımasız yönetiminin etkisi büyük. Bu arada doğal güzelliğiyle büyüleyen Exarchopoulos'un bu özelliği yönetmen Kechiche de farketmiş olacak ki güzel oyuncunun dudaklarına yakın plan çekimi eksik etmemiş. Zaten filmden sonra Kechiche'in kadın tasvirine hayran kalıyorsunuz. Temennim en azından Exarchopoulos'un bu sene en iyi kadın oyuncu dalında ve filmin de özellikle senaryo dalında Oscar adaylığı kapması. Fransa'nın bu filmi yabancı dilde en iyi film dalında Oscar yarışına sokmaması gerçekten üzücü.
Adèle (Adèle Exarchopoulos)
Özetlemek gerekirse; Abdellatif Kechiche'in tek kelimeyle harikulade bir şekilde yönettiği Altın Palmiye ödüllü "La vie d'Adèle / Blue Is the Warmest Color / Mavi En Sıcak Renktir", başroldeki Adèle Exarchopoulos ve Léa Seydoux'un inanılmaz içten performanslarıyla öne çıkan yılın mükemmel filmlerinden biri."İlk görüşte aşk" temasını iki farklı karakter üzerinden olabildiğince içten ve gerçekçi bir şekilde seyirciye sunan filmin erotik sahneleri ise nefes kesici. Üç saatlik süresine rağmen zengin alt temasıyla akıcı bir seyir keyfi sunan film, şu an için benim listemde de zirvenin yakın takipçisi.
Cannes Film Festivali Ödülleri
- Altın Palmiye: Abdellatif Kechiche, Adèle Exarchopoulos, Léa Seydoux
- FIPRESCI Ödülü: Abdellatif Kechiche
- Yönetmen: Abdellatif Kechiche
- Senaryo: Julie Maroh ("Blue Angel" çizgi romanı), Abdellatif Kechiche ve Ghalia Lacroix (senaryo)
- Oyuncular: Adèle Exarchopoulos, Léa Seydoux, Salim Kechiouche
- Görüntü Yönetimi: Sofian El Fani
- Kurgu: Sophie Brunet, Ghalia Lacroix, Albertine Lastera, Jean-Marie Lengelle, Camille Toubkis
- Süre: 179 dk.
- Ülke: Fransa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler