Vatikan'ın İsrail Hayranlığı

Papa XVI. Benedict’in Yahudilerle ilgili küçültücü ifadeler içeren Latince duaya izin vermesi Yahudi lobisinden büyük tepki almıştı. Bunun üzerine dua yeniden gözden geçirildi ve Yahudileri kızdıran ifadeler değiştirildi. ImageGeçtiğimiz temmuz ayında Papa XVI. Benedict’in Paskalya öncesi yapılan merasimde Yahudilerle ilgili küçültücü ifadeler içeren Latince duaya izin vermesi, Yahudi lobisinden büyük tepki almıştı. Bunun üzerine dua yeniden gözden geçirildi ve Yahudileri kızdıran ifadeler değiştirildi.


Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğine inanılan bir cuma günü, Hristiyanlar arasında her yıl bir takım dua ve ritüellerle anılır. II. Vatikan Konseyi’ne kadar Hz. İsa’nın ölümünden Yahudi halkı sorumlu tutulmakta ve yapılan dualar “Yahudiler karanlıktan çıksınlar” ya da “Tanrı onların kalplerinden örtüyü kaldırsın” gibi ifadeler içermekteydi. Ancak Katolik Kilisesinin diğer dinlerle diyalog politikasını benimsemesi üzerine bu dua değiştirilmişti. Papa XVI. Benedict, temmuz ayında bir açıklama yaparak bu eski Latince duanın yeniden kullanılabileceğini açıkladı. Bunun üzerine bilhassa Amerika’daki Yahudi örgütler, Papa’nın açıklamaları hakkında teessüflerini ve hayal kırıklıklarını ifade ettiler. Yahudi lobisinden gelen yoğun tepki Katolik Kilisesi’nin geri adım atmasını sağladı ve dua yeniden formüle edildi. Şu an geçerli olan duada, sadece Yahudilerin kurtuluşu ve Hz. İsa’yı tanıması için dua edilmekte.

Katoliklerin Yahudilerle olan ilişkilerinin tarihi oldukça karmaşık. Geçtiğimiz asra kadar Yahudiler Katolik Hristiyanların gözünde lanetlenmiş bir ırk, hatta “Tanrı katilleri” olarak görülmekteydi. Bu iki dinin mensupları arasındaki uzun savaş ve zulüm yılları, aralarındaki nefret ve düşmanlığı giderek arttırmıştı. Hristiyanlar, Yahudilerin Tanrı’yla yaptıkları ahde sadık kalmadıklarına ve bu nedenle, onun İncil’le değiştirildiğine inanmaktalar. Onlara göre Yahudilik, kuralcı ve bozulmuş bir dinken, Hristiyanlık merhamet ve sevgi dinidir. Yahudiler sadece Hz. İsa’yı inkar etmekle kalmamış, onu çarmıha gererek insanlık tarihindeki en korkunç günahı işlemişlerdir. Hristiyanlar arasında yaygın olan bu anlayış Roma İmparatorluğu döneminden Katolik İspanya’ya ve nihayet Nazi rejimine dek tarihin kanla boyanmasına yol açmıştır.

Ancak Katolik Kilisesi, II. Vatikan Konseyi’yle birlikte bu önyargıları ve kalıpları yıkmak için bazı önemli adımlar attı. Konsey’den sonra yayınlanan, Katolik Kilisesi’nin diğer dinlerle ilişkileriyle ilgili belgenin bir bölümü, sadece Yahudilere ayrıldı. Kilise, herhangi bir zamanda herhangi biri tarafından yapılan her türlü Yahudi karşıtlığını kınadı ve Yahudilikle Hristiyanlığın din olarak ortak yönlerine dikkat çekti.

II. John Paul, 1986’da Roma’daki sinagogu ziyaret ederek, tarihte bir sinagogu ziyaret eden ilk papa unvanını kazandı. Papa, yaptığı konuşmada Yahudilere “büyük kardeşlerimiz” diye hitap etmişti. Katolik Kilisesi ile Yahudiler arasındaki bu yakınlaşma siyasi olarak da meyvelerini vermekte gecikmedi. Nitekim Papa X. Pius’un “Yahudiler bizim Rabbimizi tanımadılar; biz de Yahudi halkını tanımayız.” sözünden 90 yıl sonra, 1993’te Vatikan, resmen İsrail devletini tanıdı ve 1994’te elçi değişimini gerçekleştirdi. Vatikan’dan bir yetkili bu olayı, “iki küçük Akdeniz ülkesi arasındaki uluslararası bir diplomasi “anı olarak” değil, Yahudi halkı ile Katolik Kilisesi arasındaki 2000 yıllık uzun tarihte belirleyici bir olay” olarak tanımladı.



XVI. Benedict, Vatikan ve İsrail devlet arasındaki samimi ilişkileri geliştirecek bir takım önemli adımlar attı. 2005 yılında papa olarak seçilmesinin hemen ardından pek çok kişi onu diğer dinlerin mensuplarına karşı duyarsız, hoşgörüsüz bir ideolog olarak tanımlarken, New Yorklu Yahudi liderler, Benedict’in kardinal olduğu zamanda, ona kişisel tecrübelerini aktararak, saygılarını ifade ettiler. Benedict, göreve gelir gelmez İsrail yanlısı din adamlarını önemli görevlere getirip, Müslümanlara ılımlı düşünceler besleyenleri pasifize etti. İsrail ile Vatikan arasındaki ilişkileri geliştirmek üzere, Aralık 2006’da İsrail Başbakanı Ehud Olmert’le görüştü. Mayıs 2007’de sekiz kişilik Vatikan devleti delegesi ile dokuz İsrail devleti yetkilisi buluşarak görüşmelerde bulundu.

Öte yandan Vatikan devleti ile İsrail arasında bir takım diplomatik gerilimlerin yaşandığı da bir gerçektir. Örneğin, Hristiyan-Arap din adamlarına vize kısıtlamaları, mal edinme, seyahat sınırlamaları, mali ve idari işlerde İsrail’deki kiliseye bağlı kurumlar üzerindeki baskılar, Vatikan ile İsrail arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemektedir.

Vatikan’ın İsrail’le olan siyasi ilişkilerinde belirleyici bir diğer unsur da hiç şüphesiz Filistin topraklarındaki Katolik varlığıdır. Vatikan 1994’te Filistin’in doğu Kudüs’teki egemenlik haklarını tanımış ve Filistin’le diplomatik ilişkileri başlatmıştı. Yine 2000’de Papa II. John Paul, Yaser Arafat’la görüşerek bir anlaşma imzalamıştı. Bunun üzerine İsrail’den gelen tepki neticesinde Vatikan, anlaşmanın barış meseleleriyle ilgili olmadığını, Filistin topraklarındaki Katolik kiliselerinin durumunu düzeltmeye yönelik olduğunu belirtmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler