Bobin (Makara) Nedir ? Bobin çeşitleri

İçinden elektrik akımı geçebilen yalıtılmış tel ile bu telin sarılı bulunduğu silindirden oluşan aygıta Bobin (Makara) denir.

Elektromanyetik bobinler
         Tipik trafo sarımları
Bir elektromanyetik bobin (ya da kısaca "bobin") bir endüktans ya da elektromıknatıs oluşturacak şekilde bir nüve üzerine sarılmış bir iletkenden (genellikle yalıtılmış bakır tel) oluşur. Telin bir döngüsü genellikle sarım olarak adlandırılır ve bobin bir ya da daha fazla sarımdan meydana gelir. Elektronik devre lerde kullanılması için bobine elektriksel bağlantı terminalleri eklenebilmektedir. İlave elektriksel yalıtım sağlamak ve sarımları sabitlemek için bobinler vernikle kaplanır ya da yalıtkan bant ile sarılır. Elektriksel bağlantıları ile birlikte tamamlanmış bobin sıklıkla sargı olarak adlandırılır. Primer sargı ve sekonder sargı dan oluşan ve hareketli parça kullanılmadan bir elektriksel devreden diğerine elektromanyetik indüklenme yoluyla enerji transferi için kullanılan gerecetransformatör (ya da kısaca "trafo") denir. Bazı trafolarda primer ve sekonder sargılara ilave olarak konulan üçüncü sargıya reaksiyon bobini denir. Elektriksel bağlantı terminalleri yalıtılmış iletken soyularak açılmış iletken noktalardır ve dış dünyaya giden elektriksel bağlantılar bu noktalardan yapılır. Büyük bobin çapı için öz indüklenme daha fazla olduğundan kalın bir telde elektrik akımı iletkenin içinden akma eğilimindedir. Bakırın ideal kullanımı metal yapraklar ile sağlanır. Bu zaman zaman spiral yapıların daha iyi bir alternatif olduğu anlamına gelir. Çok katmanlı bobinlerde katmanlar arası kapasitans sorunu olduğundan birden fazla katman gerektiğinde bobin şekli radikal olarak değiştirilmelidir. Bu durumda birden çok katmanlı kısa bobin tipi kullanılarak ardışık katmanlar arasındaki gerilim daha düşürülmeye çalışılır (daha spiralsi bir yapı).

Köpeklere Fısıldayan Adam (Cesar Millan)

Köpeklere Fısıldayan Adam National Geographic Channel'da yayınlanan bir reality show serisidir. Programın sunucusu Cesar Millan programda sorunlu köpekleri rehabilitasyonu sağlamanın yollarını anlatır. İlk kez 13 Eylül 2004'te Amerika'da National Geographic Channel kanalında yayına başlamıştır. 6 sezon sonunda haftada 11 milyon izleyiciye ulaşmıştır.

 Tarihi 

2002 yılında, bir gazete makalesi sonrasında Millan bir dizi teklifi aldı ve Sheila Emery ve Kay Sumner ile çalışmaya başladı. İlk pilot çekim için Animal Planet kanalı ile görüştüler fakat bu görüşmeler olumlu sonuçlanmadı. Bu görüşmelerden haberdar olan National Geographic Channel, MPH Entertainment şirketinin reklam sunması şartıyla yarım saatlik 26 bölüm çekilmesi için teklifte bulundu. Show 2004 yılının Eylül ayında yayına girdi ve yavaş yavaş izleyicilerin ilgisini çekti. 2009 yılında NatGeoTV Fox kanalı ile anlaşarak 2010 baharından sonra yayınların senkronize olarak FOX kanalındada yayınlanması konusunda anlaştı. Böylece show Amerika'da 50 milyon seyirciden 120 milyonluk bir seyirci ağına ulaşmış olacaktı.

Manevi bilim... Mevlana sözleri




Sema ediniz.. Mevlana sözleri


Zamandan... Mevlana sözleri..


Hayal edin... Mevlana sözleri


İnsan kendisini bilince... Mevlana sözleri


Herşey insana adanmıştır.. Mevlana sözleri


Aşk bilimi.... Kapak yazıları (Mevlana)


Garipler... Kapak yazısı (Mevlana)



Allah'tan geldik... Kapak yazısı (Mevlana)


Güneş olmak... Kapak yazısı (Mevlana)



               ''Güneş olmak ve altın ışıklar galinde
                 Okyanuslara ve çöllere saçılmak isterdim;
                 Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
                   Yüz rüzgarı olmak isterdim...''
  
                                                                     Mevlana''

Sevgiden... Kapak yazısı (Mevlana)


''Anladım ki insan'' Kapak yazısı (Şems-i tebrizi)


Dragon Age Inquisition

Engizisyonu, ilan edin. Düzeni sağlamaya geliyoruz!
Dragon Age: Inquisition, serinin üçüncü oyunu olarak bir önceki oyunlarda yaptıkları en iyi işleri
harmanlayarak çok daha dinamik bir oynanabilirlik, zengin bir open-world seçeneği, derin hikayesi ile
sunulan tercihler ve sonuçlarınız, muhteşem grafikler, muazzam karakterler ve görevleri, atmosfere
uygun müzikler ve ara sinematik sahneleri ile Bioware karşımıza tam bir başyapıt olarak çıkıyor.
Birinci ve ikinci oyunda seçmiş olduğumuz tercihlerimiz sonuçlarını her ne kadar belirgin olmasa da
yaşayabildiğimiz Dragon Age serisi Inquisition ile bizim bu oyun deneyimini yaşamamızı sağlayan
serinin en iyisi oluyor. Dragon Age Inquisition İncelemesini, oyunu toplam 26 saat “hard” zorluk
seviyesinde oynadıktan sonra yazmaya başladım ve ana hikaye olarak da, daha yolun yarısında
olduğumu bütün samimiyetim ile söyleyebilirim.

Outlast

İlk duyurulduğundan beri ilgi odağı olan ve gerek asıl oyunuyla gerek DLC’si Whistleblower ile hakkında konuşturmayı başaran Outlast son birkaç yılda çıkan en iyi korku ve gerilim oyunlarından biri olarak görülüyor. Amnesia: The Dark Descent’ten sonra çıkan Amnesia: A Machine for Pigs birçok kişiyi hayal kırıklığına uğratmış olacak ki oyuncular kaliteli bir korku oyununun gelmesini bekliyordu ve işte bu sebeple Red Barrels’ın en büyük başarılarından biri olan Outlast değişik yapısıyla gözleri üstünde toplamakta da klavye ve konsol başında oyuncuları yerlerinden zıplatmakta da pek zorluk çekmedi.
Outlast_inceleme_baslattusu_4

Dying Light

Dead ” Dying Light ” Island


Dying_Light_inceleme_zombies_4

Son dönemlerin moda teması zombileri artık filmler olsun, oyunlar olsun tüm eğlence sektöründe sıkça görüyoruz ve büyük çoğunluğu orjinallik sunamıyor. Peki Dying Light bu zombi hayranlığının zirva yaptığı dönemde, farklılık yaratabiliyor mu, yoksa o da diğer zombi temalı oyunlar gibi sıradan bir aksiyon oyunu olarak mı kalıyor, işte Dying Light incelememiz.
Dying Light İnceleme
Önceki oyunları Dead Island’dan tanıdığımız Techland, Dead Island 2’nin yapımına katılmama kararı alıp, bağımsız bir yapım sunmak için Warner bros. ile anlaşma yapmıştı ve bu anlaşmanın ilk meyvesi Dying Light oldu. Bu değişikliğin en temel sebebinin ise oyunlarında kısıtlama olmamasını ve oyuncuyu özgür bırakmak istemeleri olduğuna dair açıklama gelmişti. Peki Techland tüm bu çabalarına rağmen Dead Island yapısından uzaklaşabilmiş mi? Oyunun ilk 4 saatinde oyun oldukça orjinal.
Oyunun en eğlenceli kısımlarından biriyle başlamak gerekirse bu elbette Easter Eggler olurdu, oyun tam bir easter egg cenneti diyebiliriz. Plants vs. Zombies’den, Mario’ya kadar, bir çok oyundan referanslar mevcut.

Perperikon (Antik Trakya kenti)

 Perperikon,(Bulgarca : Перперикон , Yunanca : Περπερικον) Doğu Rodoplarda, Kırcaali şehrinin 15 km kuzeydoğusunda 470 m yükseklikte kayalık tepelerin üzerinde kurulu antik Trakya kenti. Arkeolojik araştırmalara göre, Perperikon’daki ilk yaşam izleri 6 000 yıl önceden, Bakır Taş Çağındandır. Daha sonra Geç Tunç Çağında ve Erken Demir Çağında şehir görkemli ibadet merkezine dönüşmüştür. 2000 yılının Ağustos ayında Perperikon etrafında arkeologlar Nikolay Ovçarov'un yönetmenliğinde eski kalenin altında bulunan tapınaklarla dolu bir Trakya kral sarayı bulunmuştur. Bu güne kadar o döneme ait bulunan tek Trakya kral sarayıdır.

Nesrin Kazankaya

Nesrin Kazankaya
Sanat Yönetmeni, Oyuncu, Rejisör, Yazar, Çevirmen ve Tiyatro Eğitmeni 
Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü Yüksek Devre mezunu. Almanya’da Folkwanghochschule’de üç yıl reji eğitimi aldı. Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda “Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu”nu kurdu. 1998-99 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu müdürlüğü yaptı. Devlet Tiyatroları dışında da oyunlar yönetti ve oynadı.

Sahnelediği bazı oyunlar: Leonie Ossowski- “Tam Rolünde” (Ankara Devlet Tiyatrosu), Herbert Meier- “Manesssalar’da” (İsviçre Pro Helvetia Vakfı-Türkiye ortak yapımı-İnisiyatif çalışma), Athol Fugard-“Ada” (Yeni Tiyatro), Nesrin Kazankaya- “Kaybolma Üzerine Bir Piyano ve Dört Oyuncu ile Fantezi” (İnisiyatif çalışma), Maksim Gorki-“Küçük Burjuvalar” (İstanbul Devlet Tiyatrosu), Molière-“Tartuffe” (Diyarbakır Devlet Tiyatrosu), William Shakespeare- “Kısasa Kısas” (İstanbul Devlet Tiyatrosu), George Tabori- “Annemin Cesareti” (İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Oynadığı bazı oyunlar: Oktay Rıfat- “Çil Horoz” (Ankara Devlet Tiyatrosu), Nezihe Araz- “Afife Jale” (Ankara Devlet Tiyatrosu), Luigi Pirandello- “Dağın Devleri” (Ankara Devlet Tiyatrosu), Memet Baydur- “Cumhuriyet Kızı” (Ankara Devlet Tiyatrosu), Nesrin Kazankaya- “Kaybolma Üzerine Bir Piyano ve Dört Oyuncu ile Fantezi” (İnisiyatif çalışma), Marguerite Duras-“Ayrılık Müziği” (İstanbul Devlet Tiyatrosu).
Almanca ve İngilizceden oyunlar çevirdi. Çevirdiği bazı oyunlar: Jürgen Gross- “Sevgili Yalan”, Eduardo de Filippo- “Komedi Sanatı”, Botto Strauss- “Yeniden Hoşçakal”, Frank Wedekind- “İlkbahar Uyanışı”, William Shakespeare- “Kısasa Kısas”, William Shakespeare- “Yanlışlıklar Komedisi.
2001 yılında “Tiyatro Pera”yı kurdu ve sanat yönetmenliğini üstlendi. Açılış oyunu olarak, Ariel Dorfman’ın yazdığı “Ölüm ve Kız” oyununu sahneledi. Pera Tiyatro Okulu’ndan mezun oyuncular ile Volker Ludwig’in yazdığı “Aman Aman” adlı çocuk oyununu uyarlayarak sahneledi. 2002 yılında Coline Serreau’nun “Bir Çöküşün Güldürüsü (Tavşan Tavşan)” adlı oyununu sahneledi. 2003 yılında ise kendi yazdığı “Seyir Defteri (Julia)” adlı oyunu sahneledi ve bu oyunda oynadı. 2004 yılında kendi yazdığı “Dobrinja’da Düğün (Bir Günün Trilogyası)” adlı oyunu sahneledi ve oynadı. Aynı yıl “Sihirli Kitap” adlı çocuk oyununu yazdı ve yönetti. 2005 yılında yazdığı "Şerefe Hatıralar (İstanbul 1955)” adlı oyunu sahneledi ve oyunda rol aldı. 2007-2008 tiyatro sezonunda kendi yazıp yönettiği “Profesör ve Hulahop” adlı oyunda oynadı. William Shakespeare’in “Venedik Taciri” adlı oyununu çevirdi, yönetti ve oyunda rol aldı. 2008-2009 sezonunda Bertolt Brecht'in oyun ve yazılarından uyarladığı “Rahat Yaşamaya Övgü! (Brecht Kabare)” adlı oyunu yönetti. 2009-2010 sezonunda kendi yazıp yönettiği "Quintet-Bir Dönüşün Beşlemesi" adlı oyunda oynadı. Anton Çehov’un “Vanya Dayı” adlı oyununu çevirdi, yönetti ve oyunda rol aldı. Kendi yazıp yönettiği "Kazaen (Beyoğlu'nda Çarpışmalar)" adlı oyunda oynadı.IKSV ortak yapımı olan "Ah Smyrna'm, Güzel İzmir'im" adlı oyunu yazdı, yönetti ve oyunda rol aldı.
“Pera Güzel Sanatlar Tiyatro Okulu”nun bölüm başkanlığını yapmakta. “Pera Tiyatro Lisesi”nin programını oluşturdu ve Türkiye’de ilk kez bir tiyatro lisesinin açılmasını sağladı. Her iki bölümde de eğitmenlik yapmakta.
Halen İstanbul Devlet Tiyatrosu, Pera Güzel Sanatlar Kurumu ve Tiyatro Pera’da çalışmakta. Oyunculuk, yönetmenlik ve yazarlık dallarında ödülleri vardır. “Toplu Oyunları 1 (Seyir Defteri (Julia), Dobrinja’da Düğün)” adlı kitabı 2006 yılında yayınlanmıştır. 2010 sonbaharında “Toplu Oyunları 2 (Şerefe Hatıralar (İstanbul 1955), Profesör ve Hulahop, Quintet-Bir Dönüşün Beşlemesi)” ve “Çocuk Oyunları 1 (Sihirli Kitap, Şimdi Söyle!)” adlı eserleri basıldı.

Doğu Avrupa kereviti ( tatlı su ıstakozu )

tatlı su ıstakozu
Doğu Avrupa kereviti (Astacus leptodactylus), Astacidae familyasından kerevit türüdür. Türkiye iç sularında yaşayan tek kerevit türü budur. Türkiye'de ve Türkçede kerevit dendiğinde akla gelen ilk türdür ve tatlı su ıstakozu adıyla da anılmaktadır. Tatlı su ıstakozu ismiyle de bilinen kerevit, Türkiye'de kültürü yapılmayan, doğal su kaynaklarından avcılık yolu ile elde edilen kabuklu bir su ürünüdür. Karın ve kıskaçları gıda olarak tüketilen ve düşük kalorili bir protein kaynağı olan kerevitin, Türkiye'deki doğal türü Astacus leptodactylus’tur. Uluabat (Apolyont) gölündeki en önemli su ürünlerinden biri de kerevittir. Geçmiş yılda ortalama 700 ton kerevit avlanmakta iken, 1986 yılındaki mantar hastalığı nediniyle kerevit üretimi neredeyse tamamen bitmiştir. Yöredeki balıkçılar son birkaç yıldır hastalığın etkisinin ordan kalkmaya başladığını ve avlanan kerevit miktarında artışlar oldiuğunu belirtmektedirler. Avlanan kerevitlerin tamamı yurtdışına ihraç edilmektedir. Vücut, başla birleşmiş göğüs (sefalotoraks) ve karın (Abdomen) olarak iki kısımdır. Sefalotoraks tek parça sert bir kabuk (Karapax) ile örtülüdür. Bu sert kabuğun başta ileriye doğru uzanan ve iki göz arasında oluşan çıkıntısına Rostrum adı verilir. Yine başta bir çift birleşik göz ile bir çift uzun anten ve bir çiftte antencik (duyu organı) bulunur. Karın tarafından bakıldığında sefalotoraksın bölümlerinin her birinden 1 çift olmak üzere 5 çift yürüme bacağının çıktığı görülür. Bunlardan birinci çiftin uçları fevkalade gelişmiş ve uçları makas şeklini almıştır. Bunu avlarını yakalamada da kullanırlar. Altı bölümden oluşan karının her bölümünden birer çift yüzme bacağı çıkar. Vücudun son bölümünde ise, yanlarda iki çift ve ortada 1 adet olmak üzere, yüzmeyi kolaylaştıran kuyruk yelpazesi vardır. Canlı, taze, donmuş ve konserve edilerek değerlendirilirler. Ekim-Kasım'da çiftleşir, Kasım-Aralık'ta yumurtlar, Kasım-Temmuz'da yumurta gelişir, Nisan-Temmuz'ta yumurta açılır.

Santiago (Şili)

Santiago (İspanyolca: Santiago de Chile), Güney Amerika ülkesi Şili'nin başkenti ve en büyük şehridir. Santiago Metropolitan Bölgesi sınırlarında kalır. 32 idari mahalleden oluşur. Şehir nüfusu 5 milyon kişi olup, tüm Metropolitan Bölgesi'ndeki nüfus 7 milyondur. Bu Şili'deki toplam nüfusun %40'ının Santiago ve yakın çevresinde yaşadığı anlamına gelir. "Santiago Centro" şehrin idari mahallelerinden biri olup şehir merkezini kapsar. Burada yaklaşık 230.000 kişi yaşar. Her ne kadar Şili Parlamentosu Congreso Nacional 1990'da demokrasiye dönülmesinden bu yana Valparaiso'da yerleşik bulunsa da, Santiago tartışmasız Şili'nin politik ve ekonomik merkezidir. (Esasen Congreso Nacionalin 1973 darbesiyle kapatılmasından sonra başkent Santiago'da kalan ve Şili Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan binaları 2006 yılında sahibine iade edilmiş ve halen parlamento komisyonları toplantılarını burada yapmaktadır.)

Lizbon (Portekiz)

Lizbon (Portekizce: Lisboa, Latince: Olisipo), Portekiz’in başkenti ve en büyük şehridir. Lizbon bölgesine bağlı Büyük Lizbon altbölgesinin belediyelerinden biridir. Tejo Nehri’nin oluşturduğu haliç üzerine kurulu olan Lizbon, Atlantik Okyanusu kıyısındadır. 2001 yılında 564.477 nüfusa sahip olan Lizbon şehrinin içinde bulunduğu "Lizbon Metropolitan Alanı"nın nüfusu 2005 yılında yaklaşık 2.700.000 civarındadır. Lizbon bölgesi Avrupa Birliği ortalamasının üzerindeki refah düzeyi ile Portekiz’in en zengin bölgesidir. Avrupa’nın en renkli başkentlerinden birisi olan Lizbon Roma ve İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuştur. 1260 yılından beri Portekiz’in başkenti olan şehir 16. yüzyılda Portekiz İmparatorluğu zamanında en ihtişamlı dönemini yaşamıştır.

‘Süper Satürn’ Keşfi

BBC’nin haberine göre, Hollandalı ve ABD’li astronomların keşfettiği gezegenin halka sistemi Satürn’ün halka sisteminden 200 kat daha büyük. Astronomlar, gezegenin etrafındaki muhtemelen 30’dan fazla halkanın her birinin milyonlarca kilometre çapında olduğunu hesapladı.
Halkaların, SuperWASP gözlemevinden toplanan verilerin incelenmesi sırasında keşfedildiği bildirildi. Halka sisteminde tespit edilen boşlukların, hali hazırda uyduları oluşturacak bazı maddeleri bir araya getirmiş olabileceği izlenimi verdiği belirtildi.
Rochester Üniversitesi’nden Profesör Eric Mamajek, gezegen için “bir tür süper Satürn” ifadesini kullandı. Bilim adamları, “Satürn’ün halkaları bu büyüklükte olsaydı Dünya’dan bakıldığında akşamları rahatlıkla dolunaydan çok daha büyük biçimde görülebilirdi” yorumunu yaptı.
Kütlesi Jüpiter’in 40 katı
İlk olarak 2012 yılında keşfedilen ancak hakkında toplanan bilgiler yeni analiz edilen J1407b adı verilen gezegen, gökbilimciler tarafından ‘süper Satürn’ olarak da adlandırılıyor. Halkalarının Satürn’nden daha yoğun ve ağır olduğu tespit edilen J1407b, aynı zamanda halkaları arasında uydular bulunduruyor olabilir.
Keşif ekibi, devasa halkalara sahip gezegenin de büyük olasılıkla Jüpiter gibi dev bir gaz kütlesinden oluştuğunu düşünüyor. J1407b’nin kütlesinin Jüpiter’in neredeyse 40 katı, halkalarının ise Dünya’ya eşit olduğu belirtildi. Dev gezegenin yörüngesinde yer aldığı J1407 yıldız sistemi, Güneş Sistemi’nden 430 ışık yılı uzaklıkta yer alıyor.
Hollanda’daki Leiden Gözlemevi’nden Matthew Kenworthy, “Halkalara vuran ışığın eğrisinden elde edilen bilgi inanılmaz… Halkalar üzerinde oluşan gölgeler haftalar sürebiliyor ancak disklerin muntazam yapısı çok hızlı değişimleri tespit edebilmemizi sağlıyor” ifadesini kullandı. Kenworthy, J1047b’nin doğrudan gözlemlemek için çok uzakta olduğunu ancak yıldızdan saçılan ışınların halka sisteminde oluşturduğu farklı parlaklık gözlemlendikçe ayrıntılı bir model oluşturabileceklerini belirtti.
Keşfin ayrıntıları, Astrophysical Journal dergisinde yayımlandı.
Kaynak: Uzay.org

Gözlem Uydusu SMAP (Nasa)

NASA’nın Soil Moisture Active Passive (SMAP) uydusu, 31 Ocak’ta TSİ 16.22’de California’daki Vandenberg Hava Üssü’nden ateşlendi. SMAP, tüm kıtaların toprak nemliliğini analiz edecek ve bilim insanlarına kıtlık, sel ve diğer doğa olayları hakkında önceden tahminde bulunma şansı verecek.
NASA, yörüngedeki konumuna oturduktan sonra günel panellerini başarıyla açan SMAP’in toprağın en üst kısmındaki 5 santimetrelik kısmını analiz edebildiğinini belirtti. Toprak nemini ölçmek için geliştirilen en iyi uydu olduğu ifade edilen SMAP, dev antenini kullanarak her üç günde bir küresel toprak nemi haritası çıkaracak.
Ana görev süresi üç yıl olarak belirlenen SMAP, 6 metreyle bugüne kadar bir gözlem uydusunun taşıdığı en uzun antene sahip. NASA, uydunun Dünya’ya göndereceği sinyal doğruluğunun en yüksek seviyede olacağını ifade etti.
Bilim dünyasına birçok bilgi sunacak
SMAP, vereceği detaylı bilgiler sayesinde bilim dünyasına kuraklık riski yaşayabilecek bölgeler hakkında önceden uyarıda bulunacak. Nem seviyesini değerlendirerek, olası sellerin de önüne geçilebilecek.
Space.com’a bilgi veren SMAP ekibinin baş mühendisi Dara Entekhabi, ‘uydunun doğanın metabolizmasını anlamanın yanı sıra günlük hayatlarımızdaki uygulamalara da etki yapacağını’ belirtti.
916 milyon dolarlık projenin ürünü olan SMAP, ayrıca Dünya’nın içten bağlantılı karbon, su ve enerji döngülerinin de daha iyi anlaşılmasını sağlayacak. Yerden 685 kilometre yükselikte olan SMAP, Dünya’yı gözlemleyen 19’uncu uydu unvanını aldı.
Kaynak (Uzay.org)

İran, Fecr Uydusu

Fecr Uydusu
“Fecr” uydusu, İran'ın uzaya gönderdiği dördüncü yerli uydu olma unvanını taşıyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “Fecr'in fırlatılması, İran'da uzay teknolojisinin yeni gelişme aşamasına girdiğini simgelemektedir” dedi.
Global Konum Belirleme Sistemi (GPS) taşıyan Fecr adlı uydu, yüksek çözünürlüklü fotoğraf çekip yerküreye aktarabiliyor.
İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, uydunun Savunma Bakanlığı Havacılık ve Uzay Sanayi Kurumu tarafından tamamen yerli mühendislerce üretildiğini söyledi.
İran Ulusal Uzaycılık Müdür Yardımcısı Hami Fazeli geçen yıl Aralık ayında yaptığı açıklamada, İran'ın önümüzde yıllarda en az 4 uydu fırlatacağını bildirdi.

Hibiscus Çiçeği

Hibiscus, yaprakları olan alternatif bir çiçektir. Genellikle bir dişli veya loblu marjı ile mızrak ve ovat şeklindedir. Çiçekler beş veya daha fazla olan, büyük, göze çarpan, trompet şeklindedir yaprakları, beyaz, kırmızı, turuncu, mor ve sarıdır, 4-18 cm genişliktedir. Pembe renkli olanlar gibi bazı türlerde çiçek rengi, H. mutabilis ve H. tiliaceus, yaşla birlikte değişir. Meyve kuru ve loblu olan kapsül içeren tohumlardır.

Frizbi Nedir ? Nasıl oynanır ? ve Tarihi

Frizbi, genellikle plastikten yapılan ve çapı yaklaşık 20-25 cm olan disk. 13 Ocak 1957'de Wham-O tarafından ilk kez üretilmeye başlanan frizbiyi her yaştan insanın yanında köpekler gibi hayvanlar da oyun amaçlı kullanmaktadır.

1950'li yıllarda Walter Frederick Morrison adlı bir girişimci, halkın UFO'lara olan ilgisinden dolayı bir oyuncak yaptı. Bu oyuncak küçük Uçan dairelere benzemekteydi. Morrison bu oyuncağa ilk başta "Plüton Tabağı" adını verdi ve bu oyuncak kısa sürede tanındı. Oyuncağı Wham-O adlı bir firma üretiyordu ve satışlarını arttırmak isteyen firma, Richard Knerr'i ülkenin doğusuna gönderdi. Knerr, yaptığı uzun yolculuklar sırasında üniversite öğrencilerinin birbirlerine teneke kutu kapağı atarak oynadıkları bir oyun gördü. Öğrenciler bu oyuna "freesbee" diyorlardı. Bu adın kullanılmasının sebebi; öğrencilerin oynadıkları teneke kapağı 1870'li yıllarda kurulmuş ve evlere teneke kutularda kek ve bisküvi servisi yapan bir firmaya aitti. Firmanın kurucusu William Russell Freesbee'nin resmi, kutu kapaklarını süslemekteydi ve öğrenciler onun adını oyuna vermişlerdi. Knerr, 1959 yılında Freesbee adını tescil ettirdi. Bundan sonra oyunun adı böyle anılmaya başlanmıştır. Bu sözcük, 1980'lerde "frizbi" olarak Türkçeye de girdi. Önceleri çocukların severek oynadığı bir oyuncak olan frizbi, sonraları büyüklerin de pikniklerde ve sahillerde oynadığı bir oyun oldu.
Frizbiler yalnızca oyuncak olarak olarak kullanılmadı. 1960'lı yıllarda ABD Deniz Kuvvetleri havada süzülerek ilerleyen işaret fişekleri tasarlamaya karar vermişti. Bunun için frizbiler model alındı. Yaklaşık 400.000 dolar harcanan bir proje başlatıldı. Frizbilerin uçuşu rüzgar tünellerinde incelendi. Frizbiler, gelişmiş kameralar tarafından kaydedildi ve etkili frizbiler tasarlandı. Bu frizbiler, gece karanlığında aydınlatma fişeği olarak da kullanıldı.


Yoyo ( Oyuncak )

Yoyo, bir dingil ile birleştirilmiş iki diskten ve dingil etrafına sarılan ipten oluşan bir oyuncak. İpin bir ucundan tutularak, oyuncağın yukarı aşağı hareket edecek şekilde sallanması şeklinde oynanır.

Dünyada çeşitli uluslararası yoyo yarışmaları düzenlenmektedir. Bu yarışmalardaki stillerden bazıları şunlardır:
1A : Yoyo ipe ve sağ elin orta parmağına bağlı şekildeyken yoyo ile ip üzerinde dönerken yapılan hareketlerdir.
2A : S 2 el ile 2 yoyonun hiç durmaksızın, sürekli atılıp çekilip tekrar atılmasıyla yapılan hareketlerdir.
3A : 2 yoyonun uyumlu hareketlerinden oluşur.
4A : Bu stildeki hareketler, yoyonun ipe bağlanmadan yapılmasıyla elde edilir. Yoyo ilk önce havaya fırlatılır ve sonra tekrar ip üzerine düşürülür ve kombine hareketler sergilenir.
5A : Yoyo bu stilde ipe bağlıdır fakat ip orta parmak yerine ufak bir ağırlığa bağlanır ve yoyo ile ağırlığın birbirine uyumlu hareketleri bu stilin genel amacıdır.

Atlantik benekli yunusu

Atlantik benekli yunusu (Stenella frontalis), Stenella cinsindeki beş yunus türünden biridir. Kuzey Atlas Okyanusu'nda Gulf Stream'de bulunur. Bu türün yaşlı üyelerinin gövdeleri üzerinde oldukça ayırtedici benekler yer alır.           Atlantik benekli yunusu ilk olarak Cuvier tarafından 1828 yılında tanımlanmıştır. Bireylerin fiziksel biçimleri arasında önemli derecede farklılıklar olması nedeniyle uzmanlar uzun bir süre doğru taksonomik sınıflamanın ne olduğu konusunda kararsız kalmıştır. Şu anda tek bir tür tanınmaktadır ancak Florida yakınlarında bulunan büyük ve kendine özgü beneklere sahip bir varyant bir alttür olarak ve hatta kendine özgü bir tür olarak da sınıflandırılabilir.
Cope tarafından 1866'da yapılan sınıflamada bilimsel adı Stenella plagiodon olarak geçmiştir ancak bu isim günümüzde geçersizdir.
Atlantik benekli yunusunun deri rengi yaşı ilerledikçe oldukça farklılaşır. Yavru yunuslar tekdüze gri bir renktedir. Yavrular sütten kesildikten sonra beneklenmeye başlar. Genç yunusların karınlarında bazı koyu lekeler ve yanlarında da beyaz lekeler vardır. Sırtları ve sırt yüzgeçleri vücutlarının geri kalanından daha koyu bir gri rengindedir. Hayvan olgunlaştıkça lekeler daha yoğunlaşır ve tüm vücuda yayılır. Erişkinlikte vücut üzerinde beyaz lekeler oluşan siyah bir renk alır.
Yavru yunuslar doğduklarında 90–110 cm. boyunda olur. Erişkin erkekler 2,26 metre boyunda ve 140 kg. ağırlığındadır. Dişilerin boyu 2,29 metre ağırlığı da 130 kg. civarındadır. Kendilerinden daha küçük olan pantropik benekli yunusu ile karşılaştırıldıklarında daha dayanıklıdırlar. Pantropik benekli yunus ve afalina ile aynı bölgelerde bulunur.
Kendi cinsindeki diğer türler gibi Atlantik benekli yunusu da sosyal ve sokulgan bir hayvandır. Hızlı yüzer, teknelerin yanından gider ve havada akrobatik gösteriler yapabilir.

Semizotu ve Yiyecek olarak kullanımı

Semizotu (Portulaca oleracea), semizotugiller familyasından bir bitki olup yaprakları salata olarak, ya da ıspanak gibi pişirilerek yemeklerde kullanılan bir sebzedir. Kökeni Ortadoğu ve Hindistan olmakla birlikte dünyanın birçok bölgesinde bulunmaktadır. Sebzeler arasında en fazla miktarda Omega-3 içerdiği anlaşılmıştır

Semizotu ABD gibi bazı ülkelerde çabuk yayılan arsız bir bitki olarak tanınır ve yemeklerde kullanılmaz. Buna karşılık Asya ve Avrupa'da ekşimsi ve tuzlumsu tadı nedeniyle sevilerek yenir. Kullanımı ıspanağa çok benzer. Çiğ olarak salatalara konur. Yoğurtlu olarak yenir. Ya da etli yemeklerde veya böreklerde pişirilerek kullanılır. Mesane ve böbrek hastalıklarında idrar sökücü olarak etki gösterir. Mide yanmasına yani mide asidine karşı sahip olduğu sümüğümsü içeriği dolayısiyle kullanılır.ve salatası da yapılır

1876 Balkan isyanları

Osmanlı hazinesi, Sultan Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aşırı harcamalar sonucu Avrupa'ya karşı ağır bir şekilde borçlanmıştı ve bu borçları ödeyebilmek için Balkanlardaki vergileri yükseltmişti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ayrıca Kafkaslar'dan Ruslar tarafından Çerkes Sürgünü sonucu göçe zorlanan Çerkez ve Abhaz gibi Müslüman gruplar Balkanlar'da yerleştirilmiş; bu göçmenlerle Balkanlar'ın yerlisi olan Hıristiyanlar arasında büyük bir düşmanlık ortaya çıkmıştı. Nisan 1876 zamanında ortaya çıkan Bulgar isyanları, başıbozuklar vasıtasıyla bastırıldı. Fakat isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için Avrupa'da büyük bir sempati oluştu. İsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe sayan Avrupa basını, Osmanlı Devleti'ne karşı çok olumsuz bir kamuoyu yarattı. Bulgar isyanları'ndan kısa bir süre sonra, Sırplar da topyekün savaşa girişti. 30 Haziran 1876 tarihinde Sırbistan, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Temmuz ayına gelindiğinde, Bulgarları savunan Avrupa kamuoyu, Sırpları da savunmaya başladı. Rus çarı II. Alexander ve prens Aleksandr Mihayloviç Gorçakov, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu imparatoru Franz Joseph ile 8 Temmuz 1876 tarihinde bir görüşme yaparak Avusturya'ya, Osmanlı Devleti'ne karşı bir ittifak teklifinde bulundu. Avusturya ile Rusya, daha önce Osmanlı'ya karşı yaptıkları son ittifaklarını 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı'nda kurmuşlardı. Fakat Prusya'ya ve İtalya'ya yenilmiş olan Avusturya, henüz toparlanamadan bir savaşa daha girmek istemedi. Rusların büyük miktarda toprak teklifine rağmen fakat sonuç alınamadı. Rus yönetimi yalnız kaldı. Temmuz ayında, Osmanlı Devleti'yle savaşan Sırp saflarında Rus askerleri de görünmeye başlamıştı. Ayrıca Rus ordusu, Sırplara silah ve asker yardımı da yapıyordu. Buna rağmen Osmanlı ordusu, Sırpları yenmeyi başardı. Sırpların hücum kolları imha edildi, savunma hatları safdışı bırakıldı ve Sırbistan çok güç durumda kaldı. Ağustos ayında, Sırplar ateşkese razı oldular ve Avrupa'dan arabulucuk yapmalarını istediler.

93 Harbi - Osmanlı Devleti'ndeki Hıristiyan hakları sorunu

Rusya İmparatorluğu 18. yüzyılda güçlenmiş ve zamanla kendisini Ortodoks dünyasının lideri ve koruyucusu olarak görmeye başlamıştı. Bu nedenle de Osmanlı Devleti'nin Balkanlarda yaşayan ve çoğunluğu Ortodoks olan Hıristiyan vatandaşlarının haklarını korumak bahanesiyle İstanbul'daki elçileri vasıtasıyla Osmanlı hükümetinden çeşitli taleplerde bulunmaya başladı. Nitekim 1853 yılında, Rusya'nın Kudüs topraklarındaki İsa'nın doğduğu kilisenin anahtar hakimiyetinin Ortodokslara verilmesi talebi Kırım Savaşı'na yol açtı. Bu savaş İngiltere ve Fransa'nın da müdahelesiyle Osmanlı zaferiyle sonuçlandı. Ama gene de Rusların istediği gibi, kilisede Ortodoks rahiplere de söz sahipliği verildi. Böylece Rusya, kendisini Ortodoksların sözcüsü olarak kabul ettirmişti, nitekim Ortodokslar da bundan hoşnuttu. 1858 yılında da Osmanlı yönetimindeki Lübnan topraklarında Hıristiyanlarla ilgili bir sorun yaşandı. Fransızların desteklediği Maruniler ile İngilizlerin desteklediği Dürziler çatışmaya başlamıştı. Kayıplar artıyor ve bölgede iç savaş tehlikesi büyüyordu. Fransız basını, Lübnan'da Hristiyanlara yönelik katliamların yapıldığını yazıyordu. Dönemin Hariciye nazırı Keçecizade Fuat Paşa, Lübnan topraklarına giderek çatışmaları bastırdı. İsyanın ele başlarını idam ettirdi. Ama Osmanlı Devleti Fransız ve İngilizlerin baskısıyla Lübnan'a Hristiyan bir vali atanmasını kabul etmek zorunda kaldı. 1861 yılında tahta çıkan sultan Abdülaziz'in döneminde de Osmanlı Devleti'nin Hristiyan halkları arasında huzursuzluklar devam etti. Saltanatının ilk yılında Sırbistan topraklarında ayaklanmalar başladı. Kendilerini geniş anlamdaki Slav milletinin bir parçası olarak kabul eden Sırp halkı özerklik talebiyle ayakladı. Çeteler kuruldu. Müslüman halkla karşılıklı kıyımlar yaşandı. İstanbul hükümeti, bölgeye müdahele etti. Fakat tam başarı elde edilemedi, Ömer Paşa kumandasındaki Türk askerleri, Belgrad'ı topa tutunca birçok kayıp verildi. Avrupa kamuoyunda Türklerin aleyhinde bir tutum gelişti. Paris Antlaşması'nın ihlal edildiği söyleniyordu. Bunun üzerine görüşmeler yapıldı, Osmanlı Devleti için önemli olan birçok kale, özerkliğini kazanmış olan Sırbistan'a bırakıldı. Belgrad ve gerisi ise yine Osmanlı'da kaldı. 1864 yılında ikinci bir İstanbul protokolü yapıldı. Buna göre Romanya, prenslik haline geldi. Bölgedeki Osmanlı nüfuzu azalıyordu, daha sonra Romanya da özerkliğini kazandı ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında Rusya tarafında savaştı. 1866 yılında da Girit adasında ayaklanmalar patlak verdi. Bağımızlığını 1832 yılında kazanmış olan Yunanistan Krallığı, Girit'i de Yunan yönetiminde görmek istiyordu. Yunanistan'ın kışkırtmalarıyla Girit adasında yaşayan Rum halkı Osmanlı yönetimine isyan etti (1866). Rum çetelerini Yunan Krallığı, dolaylı olarak ta Avrupalı devletler destekliyordu. Bölgedeki kırımlar artmaya başladı, müdahelelerde sonuç alınamadı. Sadrazam da heyet topladı ve Girit idaresinde değişiklik yapıldı. Buna göre valinin iki yardımcısından biri de Rum olacaktı. Buna rağmen çete savaşları bitmedi, Yunanlar bu çeteleri desteklemeye devam edince Osmanlı Devleti ültimatom verdi. Ancak 1869 yılında Yunanistan'la yapılan bir anlaşma sonucu, Yunanistan bu tutumundan vazgeçti ama 19. yüzyılın sonlarında ayaklanmalar tekrar alevlendi ve 1898 yılında Girit'in özerklik kazanmasıyla sonuçlandı.

93 Harbi 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı

93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, (Rusça: Русско-турецкая война, Russko-Turetskaya voyna; 1877-1878) Osmanlı padişahı II. Abdülhamit ve Rus çarı II. Alexander döneminde yapılmış olan bir Osmanlı-Rus Savaşı'dır. Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinir. Hem Osmanlı Devleti'nin batı sınırındaki Tuna (Balkan) Cephesi'nde, hem de doğu sınırındaki Kafkas Cephesi'nde savaşılmıştır. Savaşa hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, çok ağır bir yenilgi almıştır. Savaşın başlıca sebepleri; Osmanlı Devleti'nde yaşanan azınlık isyanları, Rusya ve Batı Avrupa ülkelerinde, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Hıristiyanların insan haklarının çiğnendiği konusunda oluşan tek taraflı kamuoyu, Rusya'nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Romanya ve Bulgaristan'ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımıdır. Avrupa'nın büyük güçleri savaşı önlemek için İstanbul'da Tersane Konferansı'nı toplamışlar, ancak Osmanlı Devleti'ne yaptıkları taleplerin reddedilmesi üzerine savaş patlak vermiştir. Yaklaşık 1 yıl süren savaşta Osmanlı orduları, savunma savaşı yapmıştır. Batılı devletler ise tarafsız kalarak, savaşı bitirmek için arabuluculuk yapmıştır. Özellikle Balkanlarda bu olaylar neticesinde etnik temizlikler yaşanmış ve yer yer kırımlar görülmüştür. Sonunda batıdaki Osmanlı savunma hatlarını kıran Rus ordularının önü açılmış, dirençle karşılaşmadan İstanbul'un eşiğine (Yeşilköy) kadar ilerleyerek Osmanlı Devleti'nin varlığını tehdit etmiş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Ancak Batı Avrupa ülkelerinin bu antlaşmanın koşullarından hoşnut kalmamaları sonucu bu antlaşma geçerliliğini yitirmiş ve yeniden imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti, çok fazla toprak kaybetmiş, Balkanlar'daki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüş, savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu'ya dev göç dalgaları yaşanmıştır. Ayrıca Batum'da yaşayan müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır.

Evliya Çelebi

25 Mart 1611'de Kütahya'da bazı kaynaklara göre de İstanbul' da doğdu. Babası Derviş Mehmed Zilli, Süleyman'dan I. Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş ve seferlere katılmıştır. Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, daha sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Seyahatnamedeki dağınık bilgilere göre Evliya, eğitiminin ilk aşamasında daha çok babasının Unkapanı pazar yerindeki dükkanına gelen bilgili ve çok yönlü tanıdıklardan yararlanmış, daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'nde yedi yıl eğitim görmüştür. Bu arada Sâdizâde Dârülkurrâ’sına giderek Kur’ân-ı Kerim'i ezberlemiş ve babasından da zamanın güzel sanatlarından olan hat, nakış, tezhib öğrenmiştir. 1635 yılında dayısı ya da teyzesinin kocası olan Silahdâr Melek Ahmed Paşa aracılığıyla Ayasofya Camii’nde IV. Murad ile tanıştırıldıktan sonra Enderun'a kabul edildi. Eserinden anlaşıldığı kadarı ile Türkçeyi düzgün, etkili ve sanatsal kullanabilme becerisine sahip olan Evliya, Enderun’da Arapça, Farsça ve Rumca; babasının arkadaşı Simyon Usta’dan ise Latince ve Yunanca öğrenmiştir.Ailesinin maddi durumu iyi olduğu için pek geçim sıkıntısı çekmemiş olan Evliya, Enderun eğitiminden sonra saraya musahib (sohbetçi, sohbet arkadaşı) olarak kabul edilmiş ve daha sonra da aylık 40 akçe ile sipahiler zümresine katılmıştır. Seyahatlerinin büyük bir kısmını da resmi görevli sıfatıyla gerçekleştirmiş veya çeşitli görevler için gittiği ülkeleri seyahatinin bir parçası olarak değerlendirmiştir. 

Astropecten aranciacus ( Deniz yıldızı )

Deniz yıldızı 
Astropecten aranciacus, Astropectinidae familyasından bir denizyıldızı türü. Vücut merkezî bir diskoidal kısım ve bundan ayrılan uzun kollardan meydana gelmiştir. Bu kollar merkezî diske doğru giderek genişleyerek disk etrafında geniş birer tabanla birbirleriyle birleşirler. Vücutlarının çapı 50-60 cm ye kadar çıkabilir. Madreporit aboral taraftadır. Renk aboral tarafta turuncu, oral tarafta ise beyazımsı, açık bej veya sarı olabilmektedir. Çok yavaş hareket ederler. Etçil olan bu hayvanlar midye, salyangoz, solucan, kabuklular, küçük balıklar, leşler ve diğer derisi dikenlilerle beslenirler. Beslenme anında mide dışarı çıkabilir. Zeminde yaşarlar. Sığ sularda 130 m ye kadar olan derinliklerde kumlu, çamurlu biyotoplarda ve deniz çayırlarının bol olduğu bölgelerde yaşarlar. Büyüklüğü 45 cm olabilir. Ege denizi'nde çok yaygın bir türdür. Ayrıca Akdeniz'de de bulunur.

Tisa akarsuyu

Tisza veya Tisa Orta Avrupa'da bulunan başlıca akarsulardan biridir. Romanya sınırları içinde bulunan dağlardan doğarak bir süre Ukrayna topraklarında akar ve Macaristan'a girer. Burada Slovakya sınırına ufak bir girinti yaparak Sırbistan'da Voyvodina'da Tuna Nehri ile birleşir. Tisa Nehri 157.186 kilometrekarelik bir alanı sular. Nehre, içinden geçtiği ülkelerin dillerinde verilen adlar şu biçimdedir;


Rumence: Tisa
Ukraynaca: Тиса (Tisa okunur)
Slovakça: Tisa
Macarca: Tisza (Tisa okunur)
Sırpça: Тиса (Tisa okunur)
Almanca: Theiß

Antik çağlarda nehir Tisia adı ile anılmış. Bunun yanında Latin kökenli Tissus, Tisia, Pathissus gibi adlar da kullanılmıştır.Nehrin uzunluğu geçmiş dönemlerde 1419 kilometre uzunluğunda olup Orta Avrupa'daki en büyük düzlüklerden biri olan Büyük Macaristan Ovası'ndan akmıştır. Düz yerlerde nehir akışını koruyabilmek için birçok kıvrım yaptığından bölgede belirli dönemlerde sel baskınları yaşanmıştır. Bölgede yaşanan su baskınlarının önüne geçmek amacıyla birçok küçük girişimde bulunulmuşsa da sistemli olarak ilk çalışma 27 Ağustos 1846 tarihinde başlatılmış ve 1880 yılında bitirilmiştir. Uzunluğu azaltılan nehir Avrupa'daki en büyük selden korunma sistemidir.

Nelson Mandela

Nelson Mandela
Nelson Rolihlahla Mandela ya da kabile adıyla Madiba (d. 18 Temmuz 1918 - ö. 5 Aralık 2013), Güney Afrikalı Anti Apartheid (ayrımcılık karşıtı) aktivist ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk siyahî devlet başkanı. 1994'te ilk defa tüm halkın katıldığı seçimlerde devlet başkanı seçilmiştir. Yönetimi, Apartheid'ın mirasının dağılmasına, ırkçılığı engellemeye, fakirlik ve eşitsizliğe odaklanmıştır. Siyasi görüş olarak Demokratik Sosyalist olan Mandela, Afrika Ulusal Konseyi siyasi partisinde 1990'dan 1999'a kadar parti başkanlığı yapmıştır. Bantu dillerine ait olan Kosa (Xhosa) dilini konuşan Tembu (Thembu) kabilesinde, kabile şefinin oğlu olarak doğan Mandela, Fort Hare Üniversitesi ve Witwatersrand Üniversitesi'nde hukuk eğitimi gördü. Johannesburg'un ilçelerinde yaşarken sömürgecilik karşıtı hareketi benimsedi ve ANC'ye katılarak bu partinin gençlik kolunun kurucu üyesi oldu. Ulusal Parti, Apartheid'ı 1948'de uyguladığında, ANC'nin 1952'deki Başkaldırı Mücadelesi (Defiance Campaign)'nde göze çarptı ve Halk Kongresinde buna bağlı olarak Transvaal ANC koluna başkan olarak seçildi. Avukat olarak çalışırken sürekli olarak kışkırtıcı aktivitelerden ve 1956'dan 1961'e kadar süren İhanet Duruşmaları'ndan dolayı tutuklandı. Başlangıçta şiddet içermeyen protestolar olacağını söylemesine rağmen Güney Afrika Komünist Partisi ile iş birliği yaparak 1961'de, sonradan devlet hedeflerine saldıracak olan militan Umkhonto we Sizwe (MK) örgütünü kurdu. 1962'de tutuklandı ve hükumeti alaşağı etmek için komplo kurmak ve sabotaj etmekten dolayı ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mandela cezasını önce Robben Adası'nda daha sonra Pollsmoor Hapishanesinde çekti. Bu esnada salıverilmesi için 1990'da yani 27 yıl sonra onay verilecek uluslararası bir kampanya düzenlendi. Hapishaneden çıktıktan sonra ANC başkanı olan Mandela otobiyografisini yazdı ve başkan F.W. de Klerk ile 1994'de tüm halkın katıldığı ve ANC'nin büyük çoğunlukla kazandığı bir seçimin kurulması Apartheid'ın sona erdirilmesi için görüşmelere sebep oldu. 


Devlet Başkanı olarak yeni bir anayasa oluşturdu ve toprak reformu, yoksullukla mücadele ve sağlığın iyileştirilmesi gibi politikaları uygularken Doğruluk ve Uzlaşma Komisyonu'nu geçmişte yaşanan insan hakları ihlalini araştırması için oluşturdu. Uluslararası olarak Libya ve Birleşik Krallık arasında olan Lockerbie Faciası görüşmeleri sırasında arabulucu olarak rol oynadı. İkinci bir seçime katılmayı reddetti ve yerine seçimle yardımcısı Thabo Mheki geçti. Mandela daha sonra ulusal lider olarak hayır işlerinde yer aldı ve daha çok yoksullukla ve AIDS ile mücadele etti. Mandela, anti-sömürgeci ve anti-apartheid görüşü ile uluslararası beğeni topladı ve 1993'deki Nobel Barış Ödülü, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere 250'nin üzerinde ödül kazandı. Güney Afrika'da "Ulusun Babası" olarak görülür. Ailesi Kosa dilini konuşan Tembu kabilesindendir. Babası ise bu kabilenin şefi Gadla Henri Mandela'dır. Mandela, liseyi bitirdikten sonra Fort Heyr Üniversitesi'ne girdi. Burada okurken siyasi olaylara karıştı. Bir öğrenci boykotuna karıştığı ve bunu organize ettiği gerekçesiyle okuldan uzaklaştırıldı. Transkei'den ayrılarak Transvaal'a gitti. Burada bir süre madenlerde polis memurluğu görevinde bulundu. Bu sırada yarıda bıraktığı üniversite tahsiline uzaktan eğitim yoluyla devam etti. 1942'de Vitvaterstrand Üniversitesi'nin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı. Ülkenin ilk siyah avukatı unvanını aldı. Ocak 1962'de kendisine destek aramak için ülke dışına çıktı. İngiltere ve Afrika ülkelerini dolaştı. Afrika ülkeleri ile sosyalist ülkelerden silah ve para yardımı temin etti. Ülkeye dönüşünde arkadaşlarıyla birlikte, izinsiz yurtdışına çıkmak, halkı kışkırtmak, sabotajlar ve suikastler düzenlemek iddialarıyla yargılandı. Halkın, tamamının temsil edilmediği ve beyazların temsil edildiği parlamentonun çıkardığı kanunlara uymak zorunda olmadığını savundu. Beyaz yönetim tarafından 1964'te ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu davranışıyla ırk ayrımına karşı mücadele eden Afrikalı siyahların simgesi oldu. Nelson Mandela, dünyanın en ünlü mahkumu olarak anılmıştır. Güney Afrika'da Robben Adası (Fok Adası)'nda 27 yıl hapiste kaldıktan sonra 1980'li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyuldu. 1990 yılında devlet başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak serbest bırakıldı. Serbest bırakıldığı zaman 71 yaşındaydı. Serbest bırakılmasına Güney Afrika siyahlarının yanında birçok beyaz da sevindi. Mandela'nın "Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim." demesi, halk arasında onu bayraklaştırdı. 1990'da hapisten çıkınca demokratik bir Güney Afrika kurulması için çalışmıştır ve kurmuştur. Afrikalılar, Mandela olmadan bunun gerçekleşemeyeceğine inanır. Bugün Mandela, bir özgürlük savaşçısı olarak kabul edilmektedir. 40 yıl içinde 100'den fazla ödül almıştır. 10 Mayıs 1994'te Güney Afrika'nın ilk siyah devlet başkanı seçildi. Güney Afrika'da, kendi kabilesindeki büyüklerin kendisine taktıkları Madiba lakabıyla tanmıştır.

Charles Dickens

Charles John Huffam Dickens 7 Şubat 1812 – 9 Haziran 1870) İngiliz yazar ve toplumsal eleleştirmen. En unutulmaz kurgusal karakterlerden bazılarını yaratmasının yanında Victoria devrinin en iyi romancısı olarak kabul edilir. Yaşadığı sürede eserleri benzeri görülmemiş bir üne sahip oldu ve yirminci yüzyılda edebi dehası eleştirmenler ve ilgili kişiler tarafından kabul gördü. Romanları ve kısa öyküleri dünya çapında tanınmaya devam ediyor. İngiltere'nin Portsmouth şehrinde doğan Dickens babasının borçları yüzünden hapisaneye düşmesi sonrasında fabrikada çalışabilmek için okuldan ayrıldı. Düzgün bir eğitim almamış olsa da erkenden yoksullaşması ona başarıya giden yolda yardım etti. Kariyeri boyunca 20 yıllık bir süre içerisinde haftalık olarak çıkan bir gazeteyi yönetti, 15 roman, 5 uzun öykü, yüzlerce kısa öykü ve kurgu dışı makale yayınlayıp yorulmak nedir bilmeden çalıştı ve çocuk hakları, eğitim ve diğer toplumsal konularda yenilikler için mücadele verdi. 1836'da yayınlanan The Pickwick Papers romanı ile şöhrete kavuştu. Birkaç yıl içerisinde uluslararası tanınan bir edebiyatçı oldu, kişilik ve toplum üzerine mizahi, satirik ve keskin gözlemleri ile ünlü oldu. Romanlarının çoğunlukla haftalık ya da aylık yayınlar şeklinde çıkması Viktorya döneminde en yaygın basım şekli olan dizi yayınlara öncülük etti. 

Dizi olarak çıkan eserler Dickens'a okuyucuların tepkisini iyi değerlendirme fırsatı verdi ve o da sık sık konuları ve karakterlerin gelişimini aldığı yorumlara göre şekillendirdi. Örneğin eşinin pedikürcüsünün David Copperfield'taki Bayan Mowcher'ın kusurlarının fazla ön planda olduğu konusundaki ifadelerinden sonra karakterin iyi özelliklerini geliştirdi. Görünüşe göre Oliver Twist'teki Fagin için ünlü suçlu Ikey Solomon'dan esinlenmişti. Leigh Hunt'tan ilham alarak yarattığı Bleak House''taki Bay Skimpole karakterinin kitabın bölümlerini takip eden arkadaşlarının tavsiyesiyle geliştirdi. Aynı romandaki Lawrence Boythorne ve kilise görevlisi Mooney için de gerçek hayattan kişilerden örnek almıştı. Boythorne için Walter Savage Landor'dan ve Mooney için de Salisbury Square'deki Looney isimli kilise görevlisinden esinlenmişti. Konularını özenle oluştururdu ve hikayelerine sıklıkla güncel olaylardan unsurları serpiştirirdi. Dickens kendi çağının en önemli edebiyatçılardan biri olarak görülür. 1843 tarihli romanı A Christmas Carol yazılan en etkili eserlerden biridir. Her zaman popüler kalmıştır ve hala her sanat tarzında uyarlanmaya devam ediyor. Gerçekçiliği, mizahı, yazım şekli, benzersiz karakterleri ve toplumsal eleştirileri sayesinde yaratıcı dehası Leo Tolstoy'tan G. K. Chesterton ve George Orwell'a kadar pek çok yazar tarafından övülmüştür. Fakat Oscar Wilde, Henry James ve Virginia Woolf ise psikolojik derinlik eksikliği, gevşek yazım tarzı, duygusal mizacından şikayet etmişlerdir. Memur bir babanın oğlu olarak 1812 yılında doğan Dickens'ın ilk yılları refah içinde geçse de babasının borçları yüzünden hapse girmesiyle sefaletle tanıştı. Henüz 11 yaşında iken bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşında bir avukatın yanına giren genç Dickens, öğrenmeye meraklı olduğu için boş zamanlarında stenografi öğrendi. 1835 yılında Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835’te “Boz” takma adıyla Boz’un Karalamaları başlığında notlar yayımlamaya başlar. 1837'de ise esas onu ünlendirecek olan Bay Pikvik'in Serüvenleri adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl içinde Catherine Hogarth ile evlendi. 1840 yılında ölen baldızı Mary’e ithaf ettiği Antikacı Dükkanı romanını yayımladı. 1840'ta Amerika’ya gitti ve burada büyük bir coşkuyla karşılandı, ama Genel Okur İçin Amerika Notları kendisini o kadar içtenlikle ağırlamış olanlarda şiddetli tepkilere yol açtı. 1843 ile 1846 arasında bol bol seyahat eden Dickens, bu seyahatlerde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkardı. 1858 yılında karısından ayrılan Dickens, bu dönemden itibaren yine sık sık seyahate çıktı, konferanslar verdi. Ama sonunda çok yoruldu ve Gadshill’deki evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. 1870’te de şöhretinin zirvesindeyken öldü. Mezarı Londra'daki Westminster Kilisesi'nde bulunmaktadır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Sovyetler Birliği ya da SSCB olarak da bilinir, Rusya İmparatorluğu'nın 1917'deki Büyük Ekim Devrimi'yle yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde kurulan ve 1991'e değin varlığını koruyan devlet. Avrupa'nın doğu kesimiyle, Asya'nın kuzey kesimi boyunca yayılan SSCB, son yıllarında 22.403.000 km²'lik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkesiydi. Nüfus bakımından da 293.047.571 (Haziran 1991) kişiyle 3. sırada yer alıyordu. Aynı zamanda dünyanın başlıca siyasî ve askerî güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği, batısında Norveç, Finlandiya, Baltık Denizi, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Romanya, güneyinde Karadeniz, Türkiye, İran, Afganistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Moğolistan ve Kuzey Kore yer alıyordu. Kuzey ve doğu sınırlarını ise Kuzey Buz Denizi ve Büyük Okyanus çiziyordu. Birliğin başkenti Moskova, para birimi ise Sovyet Rublesiydi. 1917 Ekim Devrimi, başka bir deyişle Bolşevik İhtilali ile kurulan SSCB, Soğuk Savaş sürecinde Amerika Birleşik Devletleri'nin karşısındaki güç konumunda idi. 1985 yılında Gorbaçov'un iktidarı sırasında başlayan Glasnost ve Perestroyka ile başlayıp 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen dağıldı ve birliğe bağlı bazı ülkeler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Birliği oluşturan şimdi bağımsız olan 15 devletten 12'si bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğu'nu oluşturdular.

Yalta Konferansı

Yalta Konferansı (İngilizce: Yalta Conference, Rusça: Ялтинская конференция / Yaltinskaya konferentsiya), II. Dünya Savaşı sırasında 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB'nin önde gelen tatil yeri Yalta'nın 3 kilometre güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda düzenlenen ve Churchill (Birleşik Krallık Başbakanı), Roosevelt (Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı) ve Stalin (Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve SSCB Halk Komiserleri Kurulu Başkanı) olmak üzere "Üç Büyük" (Big Three)'ün katıldığı konferans.

 Konferansın başlıca konuları, Polonya topraklarının değişimi, Almanya'nın bölünmesi ve SSCB'nin Japon İmparatorluğu'na savaş ilan etmesi idi. Birleşmiş Milletlerdeki veto yetkisi de bu konferansta kararlaştırıldı. Bunun haricinde gizli oturumlarla özellikle İsrail yanlısı toprak paylaşımlarının yapıldığı yeni bir dünya düzeninin temellerinin atıldığı ifade edilmektedir. 

 Soğuk Savaş (1945-1991) sırasında ABD ve SSCB, hegomonya alanlarındaki (arka bahçeleri olarak da anlaşılabilir.) ülkelerin kamp değiştirmesini önleyen bir mutabakata varmışlardır. Bu mutabakat zeminini II. Dünya Savaşı sonrasının küresel güçler ve jeostratejik akslar dengesini belirleyen anlaşmalardan birisi de Yalta'dır. (Diğeri Postdam Konferansı'dır)

Buharlı gemi

Buharlı gemi, hareket enerjisini su buharı gücünden alan deniz taşıtı. Özellikle askerî amaçlarla kullanılan daha küçük buharlı gemilere ise istimbot denir. Türkçeye Fransızca vapeur (buhar) sözcüğünden geçen "vapur" kavramı ise günümüzde Fransızca sözcüğün yalancı eşdeğeri hâline gelmiştir; zira modern Türkçede vapur sözcüğü akaryakıt ile çalışan ve kısa mesafe seferi yapan tüm yolcu ve araba gemilerini tanımlamakta kullanılır. İstimbot ise İngilizce steamboat (buharlı gemi) sözcüğünden Türkçeye geçmiştir.


Buharlı deniz taşıtları, 18. yüzyılda Avrupa ve Amerika'daki çeşitli başarılı denemelerden sonra, özellikle 19. yüzyılda yaygın olarak kullanıldı. 19. yüzyılın sonlarında akaryakıt ile çalışan dört zamanlı motorun icat edilmesi ile birlikte buharlı gemilerin kullanımı gitgide azaldı.