Sihir ancak alametlerinden anlaşılır ve ona göre tedavi edilir. Hasta sebepsiz yere baş ağrısı çeker, sebepsiz yere ağlar, sihir çözen ayetler okununca ağlar; bazen de görünür hiçbir alamet olmaz...
Uykuda Gözüken Rahatsızlıklar
Uzun zaman sağa sola dönme, uyuyama. Ancak iyice dinlendikten sonra uyuyabilme
Sebepsiz yere üzüntü, gece boyunca devamlı sıkıntı
Bazı insanları görünce onlardan sıkılma, korkma, bir yerde bekleme ve yardım görememe
Çok korkunç rüyalar görme
Dişlerini sıkma
Uykuda çok ağlama, gülme veya çığlık atma
Yüksek bir yerden düşüyor gibi olma
Garip insanlar görme
Büyü Kimlere Zarar Veremez?
Şeytan hiç bir zaman insanların huzur içinde, mutlu bir hayat geçirmelerini istemez. İstediği tek şey vardır; bütün insanları kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek. Bunun için de elindeki bütün imkânları seferber eder. İnsanları kandırmak için her türlü hileye başvurur.
Büyü, Keramet ve Mucize Arasındaki Fark
Keramet haktır iddia olmadan, "sana keramet gösterirsem inanır mısın?" v.b. gibi iddialar olmadan, Allah (c.c.)'ın salih kullarının elinde meydana gelen harikulade ve görülmemiş işlere keramet denir ki, ayet ve hadis ile sabittir, inkarın da yolu yoktur. Meryem (r.anha)'in kıssası, Ashab-ı Kehf'in kıssası gibi. Bunların hepsi tabi oldukları peygamberlerin mucizelerinden bir şubedir. O peygambere son derece tabi oldukları için Allah-u Teâlâ onların elinde böyle haller gelmesini yaratmıştır.
Büyü Gerçekten Var Mıdır?
Ahmet Şahin
Sihir, yahut büyü... Geçmişte olduğu gibi bugün de insanlarımız çaresini bulamadıkları birçok rahatsızlıklarına sihir, yahut da büyü ismi verip çekiliyorlar... Büyüdür, sihirdir, deyince mesele bitiyor... Artık kime kızmışlarsa, kime hasım hissiyle bakmışlarsa işi onun üzerine yıkıyor, ona olan husumetlerini ilerletiyorlar. O yaptı bunu diyorlar. Ne ile belli sihir olduğu, büyü yapıldığı? Ancak bu konuda evham ve hayâlât işliyor, ucu bucağı gelmez vesveseler alıp yürüyor...
Sihir, yahut büyü... Geçmişte olduğu gibi bugün de insanlarımız çaresini bulamadıkları birçok rahatsızlıklarına sihir, yahut da büyü ismi verip çekiliyorlar... Büyüdür, sihirdir, deyince mesele bitiyor... Artık kime kızmışlarsa, kime hasım hissiyle bakmışlarsa işi onun üzerine yıkıyor, ona olan husumetlerini ilerletiyorlar. O yaptı bunu diyorlar. Ne ile belli sihir olduğu, büyü yapıldığı? Ancak bu konuda evham ve hayâlât işliyor, ucu bucağı gelmez vesveseler alıp yürüyor...
Büyü Diye Bir Şey Var Mı?
«Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.» (Bakara Sûresi, âyet 102)
Büyü Çözmek
Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estağfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir. Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:
Büyü Çeşitleri
Asur ve Babil uygarlıklarında ak büyü ve kara büyü'nün ayrımı net olarak yapılmıştı; M.Ö.. 1800 yılında Kral Hammurabi Kara Büyüyü yasaklamış, uymayanları ölümle cezalandırmıştı.
Ak Büyü
Ak Büyü olumlu, iyiliğe yönelik, şifacı bir büyü türü olarak adlandırılır. Ak Büyü ile Kara Büyü arasındaki farklılıklar sadece niyet, amaç ve formüllerle belirlenmemektedir; bu iki büyü türünde kullanılan malzemeler tamamıyla farklıdır; Ak Büyüde ateş, altın, ayçiçeği, civa, elma, elmas, fasulye, fildişi, gümüş, horoz, inci, incir, kurşun, kuşkonmaz, portakal, sarımsak, su, süt, sirke, tavuk, tuz, yumurta, zeytinyağı kullanıldığı gibi, Kara Büyüde ceset parçaları, idrar, kan, karga, kedi (kara), kurbağa, kurt kanı, timsah dişleri, toprak (mezarlıktan), tüy (kara tüy) yarasa (gözleri ve kanı) kullanılmaktadır.
Ak Büyü
Ak Büyü olumlu, iyiliğe yönelik, şifacı bir büyü türü olarak adlandırılır. Ak Büyü ile Kara Büyü arasındaki farklılıklar sadece niyet, amaç ve formüllerle belirlenmemektedir; bu iki büyü türünde kullanılan malzemeler tamamıyla farklıdır; Ak Büyüde ateş, altın, ayçiçeği, civa, elma, elmas, fasulye, fildişi, gümüş, horoz, inci, incir, kurşun, kuşkonmaz, portakal, sarımsak, su, süt, sirke, tavuk, tuz, yumurta, zeytinyağı kullanıldığı gibi, Kara Büyüde ceset parçaları, idrar, kan, karga, kedi (kara), kurbağa, kurt kanı, timsah dişleri, toprak (mezarlıktan), tüy (kara tüy) yarasa (gözleri ve kanı) kullanılmaktadır.
Büyü Bozmak İçin Özel Bir Uygulama
Bu duayı iki Cuma arası 105 sefer okuyan –Allah’ın izni ile- her türlü sıkıntılardan, büyülerden ve belalardan kurtulur; gelecek bela, sıkıntı ve kederlerden de emin olur. Allah celle celâluhû, o kişinin dünya ve âhiret sıkıntılarını giderir.
Büyü Belirtileri
• Ruh halinizde bir değişiklik hissetmeniz, Vesvese halleri... Mesela; bazıları evden dışarı çıkıp içeri girse elbisesinin hatta tüm bedenlerinin kirlendiği hissine kapılarak elbiselerini değiştirirler ve banyo yaparlar... Bazılarının derdi problemi de su ile; devamlı banyo yapmak isterler saatlerce banyoda kalırlar, saatlerce ellerini yıkarlar.
Hidrolik Sistemler Nedir? Nerelerde Kullanılır?
İnsan gücünün yetersiz kaldığı her durumda makinelerden yardım alınır. Makineler ağır şartlarda, insan gücünün yetmediği ve insan hızının yeterli olmadığı durumlarda işi kolayca yapabilmeyi sağlamaktadır. Günlük hayatta pek içli dışlı olmasak da, inşaat, tersane, fabrika, taşıma işleri vb. sektörlerde iş makinelerine çok fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Peki bu mükemmel işleyişi ile iş makineleri nasıl çalışmakta gücünü nereden almaktadır bunu inceleyelim.
İş makinelerinden en çok iş yapmasına tanık olduğumuz vinçler, kamyonlar, asansör sistemleri gibi bir kol ve onu iten, yönlendiren küçük bir başka kol mekanizmasından oluşmaktadır. Motor sistemleri dışında temel hareket ve güç sağlayan kısımları hidrolik sistemlerdir. Hidrolik sistemler basit bir resim ile çalışma prensibi açıklanabilir ama insan hayatı için tehlikeli olabilecek durumları ortadan kaldırmak için resme bakmak yeterli değildir.
Kurşungeçirmez Camlar ve Özellikleri
İlk bakışta, kurşungeçirmez cam herhangi bir pencere camıyla aynı gibi görünür ancak bu, benzerliğin son bulduğu noktadır. Sıradan bir cam parçası, bir mermi ile tuzla buz olur. Mermiye dayanıklı cam birkaç el ateş edilmeye dayanacak şekilde üretilir. Peki, bu camlara kurşungeçirmez olma yeteneğini ne verir?
Değişik üreticiler, çeşitli türlerde kurşungeçirmez camlar üretir ancak bu camlar, basit bir şekilde katmanlar haline getirilmiş polikarbonat (çoklu karbonat) malzemesinin sıradan camların arasında yerleştirilmesiyle yapılır. Bu işleme laminasyon adı verilir. Polikarbonat, sert ve şeffaf bir plastiktir. Kurşungeçirmez cam 7 mm ile 75 mm arası bir kalınlığa sahiptir. Kurşungeçirmez cama ateşlenen bir kurşun dış katmanı delecektir ancak katmanlar haline getirilmiş polikarbonat cam malzemesi merminin enerjisini soğurmaya ve son katmandan dışarı çıkmasına engel olur.
Patriot Füze Sistemleri Nedir? Nasıl Çalışır?
Patriotlar, ABD’ li silah şirketi olan Raytheon Company’ nin ürettiği füze sistemidir. Aslında Patriot kelimesi Phased-Array TRacking and Intercept Of Target” (Aşamalı Düzen Hedef İzleme ve Önleme) kavramının kısaltmasıdır. İçerik olarak ” vatansever ” kelimesini karşılar.Patriot füze sistemi savunma üzerine kurulmuş olan bir füzeleme sistemidir. Bu sistem, saldırı için kullanılan 3-6 metre uzunluğundaki füzeleri ve bununla birlikte ses hızı ile mukayese edildiğinde bu hızın 3-5 katı oranındaki hızla gelen füzeleri tespit eder ve havadayken karşı füze göndererek imha eder.
Patriot savunma füze sistemleri, Sidewinder ve Stinger füze sistemleri gibi güdümlü füzeleri içerir. Ancak bu sistemlerden daha gelişmiştir. Çalışma prensibi noktasında farklılıklar, Patriotları farklı kılar. Nitekim Sidewinder ve Stingerlar motor sıcaklığına odaklı kızılötesi tarayıcılar tarafından çalıştırılır. Bu sistemlerdeki görevliler tanımlanan füzeyi bulup, düğmeye basmakla görevlidir. Patriot füze sisteminde ise radar sistemleri etkindir. Kara radarları sayesinde saldırıya geçen füzeler tanımlanır, takibi yapılır. Radar menzili 80 km.’ dir. Bu menzile giren füzeler direk hedefe kilitlenir. Ayrıca otomatik pilotlarla da çalışırlar. İnsan hatası da böylece minimize edilir. Menzilinin fazla olması da insan gözüne ihtiyacı en aza indirmekte hatta yok etmektedir. Stingerların bataryaları insan omzunda, Sidewinderlarınki uçakta, Patriotlarınki ise karada bulunur. Yani Patriot füzeleri, karaya yerleşik bulunan bataryalardan ateşlenir.
İndüksiyonlu Ocak Nedir? Nasıl Çalışır?
Üzerine konan tencereyi ısıtan ama elinizi yakmayan bir ocak hayal edin. Bu yazıda tüm artı ve eksileriyle indüksiyonlu ocaklar anlatılmaktadır. Pişirme işlemi teknik olarak yiyeceğe ısı eklenmesidir.Bunu yapmak için klasik olarak bir ısı kaynağının üzerine bir kap (tencere veya tava gibi) konulur. Isı kaynağı bu kabı ısıtır. Isınan kapta içerisindeki yiyeceğe ısı vererek pişirir.
İndüksiyonlu ocaklar, üçüncü nesil mutfak pişirici sistemleridir. Sistemin hızlı çalışmasının sebebi, ocağın kendisinin değil, üzerine konulan kabın ısı kaynağına dönüşmesidir. Yani indüksiyonlu ocağın yüzeyi ısınmaz; üzerlerindeki kap ısınır. Bu sayede ocağın kendisinin elinizi yakma riski yoktur.
Peki ama indüksiyonlu ocaklar bunu nasıl yaparlar?
Basitçe anlatmak gerekirse, indüksiyonlu ocak açık bir devreye benzer. Üzerine doğru kap konulduğunda devre tamamlanır ve kap ısı üretmeye başlar. İndüksiyonlu ocağın seramik yüzeyinin hemen altında bulunan bir elektromıknatıs, manyetik alan üretir. Ocağın üzerine doğru kap konulduğunda, kabın metal gövdesi bu manyetik alandan enerji alarak ısınır. Böylece ısı ocağın yüzeyinde değil; doğrudan üzerindeki kapta üretilmiş olur.
PLC Nedir? Ne İşe Yarar? Nerelerde Kullanılır?
Programmable Logic Controller (PLC), Türkçesi, Programlanabilen Mantıksal Denetleyici olan bu alet işimizi kolaylaştırmada ve insan gücünden tasarruf sağlamada bize çok geniş olanaklar sağlamaktadır.
Plc dendiğinde akla ilk gelen tanımı; programlanabilen otomatik iş yaptırma kabiliyeti olan cihazdır. Genel tanımı ise; girişleri lojik, veri işleme, sayma, karşılaştırma, aritmetik gibi bir veya birkaç işlem yaptıktan sonra çıkışa atayan, programlama desteği olan entegre bir cihazdır. Örneğin; bir trafik lambasında sırasıyla yeşil sarı ve kırmızı yanması, bunu Plc dilinde söylemek istersek şu şekilde yapabiliriz; yeşil yan, 30 saniye bekle, yeşil sön, sarı yan, 5 saniye bekle, sarı sön, kırmızı yan, 20 saniye bekle, kırmızı sön. Programı baştan başlat. Elektriği kesene kadar programı sürdür.
Boy uzatmanın 10 yolu Boy nasıl uzatılır
Salyangoz ve Sümüklü Böcekler Nasıl Canlılardır?
Salyangoz ve sümüklü böcekler, bahçelerde çok görülür. Dekoratif çiçeklere ve besin ürünlerine zarar verebilirler. Bazı kabuksuz sümüklü böceklerin çiftleşme alışkanlıklarını gözlemlemek ilginç.
Yaygın Adı: Tatlı su salyangozları, kara salyangozları, kara sümüklüböcekleridir.
Alt sınıf: Akciğerli salyangozlardır.
Tür Sayısı: Yaklaşık 17 bin’dir.
Boyutları: 1 mm ila 17 cm arasıdır.
Fiziksel Özellikleri: Akciğer örtenek boşluğundan oluşur. Tam bükülme belli büyüklükte ters dönmüştür. Kabuklu ve vücudu sarılı ve normalde solungaç kapağı bulunmaz (tatlı su ve kara salyangozları), kabuklu ve belirli bir sarmal yok (tropik salyangozlar). Kabuklu ve vücutları sarmal şeklinde (kara salyangozları) ya da kısalmış ya da yok; belirli şekilde sarılı vücut (sümüklüböcekler); solungaç kapağı yok.
Alışkanlıkları: Sucul (genelde tatlı su) ve karaya alt, hava alan karasal türler, nemli yerler ve toprakta bulunur. Sıklıkla bitkilerle ilişkilendirilir; odun ve taş oyuklarda kış uykusuna yatarlar; deniz minareleri gibi bir grup deniz kıyılarındaki kaya yüzeylerde yaşar.
Yaşam Çizgisi: Çift cinsiyetliler, fakat kur yoluyla birleşme olabilir. Sperm özel bir üreme kanalı yoluyla aktartılır ve yumurtalar genelde kayalıklara, göletlerdeki bitki örtüsüne ya da topraktaki yumurta keselerine bırakılır. Yavru yumurta kesesinden çıkar.
Beslenme Tarzı: Otçul ve etobur; gelişkin dişli diller.
Yaşam Alanı: Tatlı su gölleri, göletler, nehirler ve bitki örtüsü; karasal alanlarda yaygın; deniz kıyısındaki ortamlarda fazla yaygın değil.
Yeryüzünde Dağılımı: Alt tropikal ve tropikal deniz kıyıları ve dünyadaki hemen her kara parçası.
Akciğerli Salyangozlar; solungaçları olmayan ve su yerine hava alan karından bacaklılardır. Birçoğu karada yaşar ve tarımsal zararlıların çoğunu salyangoz ve sümüklüböcekler oluşturur. Akciğerli salyangozlar, bazı su ürünlerini de içine alır. Bunlar tatlı su salyangozları diye bilindiği gibi deniz minarelerine benzeyen yaşam tarzlarıyla kayalıklarda yaşayan deniz minaremsi türleri olarak da bilinir.
Orkinos (Ton Balığı) Nedir?
Orkinos (ya da bilinen genel adlandırmayla Ton balığı), uskumrugiller familyasından boyu 6 metreyi, ağırlığı 1 tonu bulabilen türleri olan ışınsal (parlak) yüzgeçli bir balık türüdür. Etçil bir balık türü olması evriminde önemli yer tutan orkinoslar vücut yapılarına göre oldukça hızlı (saatte 70 ile 75 km) yüzerler ve diğer küçük balıklarla beslenirler. Bazı türler tropik, subtropik suları tercih etse de genel olarak çok sıcak sularda değil ılıman sularda yaşarlar.
Bazı türlerinin 40 ile 50 yıl yaşayabildiği bilinmektedir. Göçmen bir balık türü olmaları nedeniyle dönem dönem farklı coğrafyalarda gezinseler bile genellikle derin sularda yaşamayı tercih etmektedirler. Bilinen en uzun mesafeli göçleriyse Amerika Birleşik Devletleri- Japonya arasında yapılmış ve kayıtlara geçmiştir. Üreme dönemlerinde 1 milyon civarı yumurta dökseler bile çok avlanan bir tür olmalarından dolayı günümüzde bazı alt türleri risk altında sayılmaktadır. En bilinen türleri sarıkanat orkinos, güney mavi yüzgeçli orkinos, çizgili orkinos, uzun kanat orkinos ve kocagöz orkinos gibi türleridir. Güney Mavi yüzgeçli orkinos, sarıkanat orkinos ve kocagöz orkinos genel olarak 2,5 metre uzunluğa ve 200 ile 400 kilogram arasında bir ağırlığa ulaşabilmektedir.
Telefonda Ses İletimi Nasıl Gerçekleşir?
Günümüz teknoloji ve iletişim dünyasının en önemli nesnelerinden birisi olan telefon, artık hayatlarımızın birer parçası olmuş durumda. Haberleşme alanında kullanılmakta olan telefonda sesler diğer tarafa elektrik sayesinde gönderilir. Yani elektrik devreleri olmadan görüşme yapılamaz.
Telefon Konuşmasında Gerçekleşen Olaylar
Elektrik devresi üzerinden telefon konuşmalarının yapılmasında ortaya çıkan bazı olaylar vardır. İlk önce ses enerjisi oluşur ve bu enerji, mekanik enerjiye dönüştürülür. Ortaya çıkan mekanik enerji de değişime uğrayarak elektrik enerjisine dönüşür. Oluşan bu enerji karşı tarafa nakledilir. Nakledilen elektrik enerjisi de değişime uğrayarak nakledildiği tarafta manyetik enerjisine dönüşür. Fakat dönüşüm işlemleri burada bitmez. Ardından manyetik enerji değişerek mekanik enerjiye dönüşür ve en son olarak bu enerji türü ses enerjisine dönüştürülür. Durum biraz karmaşık gibi gözükse de, burada gerçekleşen olan ses enerjisinin karşı aktarılması için değişmesi ve sonradan yine kendine gelmesidir. Tabi bu işlemler telefon konuşması sırasında saliseler içerisinde gerçekleşir.
Telefon konuşmaları sırasında, telefonda konuşan kişilerin sanki birbirine çok yakın hissetmelerinin asıl nedeni, elektrik titreşimlerinin saniyede 200-300 km arasında yayılmasından dolayıdır. Bu hız, en uzak mesafelerden yapılan telefon görüşmelerinin kalitesini belirleyen etkenlerden birisini oluşturmaktadır. Telefon işlevi gören aletlerde, görüşme yapabilmek için temel bazı sistemler bulunur. Mikrofon akım kaynağı, ses alıcı, ses verici, devre açıp kapayıcı, çağırma kadranı, çağırma ve çağrılma düzenleri telefonda bulunan temel parçalardır. Otomatik ve manuel santrallere bağlı olan telefonlar birbirlerinden farklı yapıdadırlar. Fakat bu farklılığa rağmen yukarıda sayılan temel parçalar bu telefonlarda bulunmaktadır. Bu parçalardan telefon ahizesinin görevi, sesi ilk önce elektrik enerjisine sonra da bu enerjiyi sese çevirmektir.
Mum Nasıl Yapılır?
Mum, her şekle girebilir ve kalıp halinde yapılabilmektedir. Mumların yapımında bir sınırlama gözetmeksizin istenildiği boya ulaşılabilir. Eğer ki bir şekil tercih ederseniz bunlar deniz kabuğu, yumurta kabuğu, su şişesi, kase vb. seçebilirsiniz.
Bir mumun yapım aşamasında ilk önce yaklaşık 23 cm boyunca bir fitil tercih etmelisiniz. Yada isterseniz fitili erimiş parafin mumuna 20 saniye boyunca batırarak yapabilirsiniz. Bu aşamadan sonra mutfak folyosu ya da parafinli kağıt üzerinde fitilin kuruması için bırakılmalıdır. Parafin 1/2 ( parafin kullanılması halinde 0.8 onsluk bulundurmalısınız) yada bal mumu 1/2′sine ihtiyaç duyacaksınız.
Muma koku veya renk katmak istiyorsanız parafini ve bir iki damla eritilmiş stearine kullanabilirsiniz. Bu tarifimiz de 7×2 inç mum elde edilecektir. Mumu seçilen kalıba dökülmesi için, kalıbın kuru olması önemlidir. Kalıptan kolayca çıkarmak için kalıba silikon sprey sıkılmalıdır. Fitili mumun içine yerleştirmek için kalıbın aşağı kısmından yukarı doğru fitili çekiniz ve kalıbı ters çevirdikten sonra fitili kalıbın içine ortalayınız.
Çiçek Nasıl Kurutulur?
Kurumuş çiçekleri bazen bir kitap yaprağının arasında, bazen süs eşyalarıyla bütünlenmiş bir aranjmanda buluruz. Kurutulmuş bir çiçek anılarımızda yer edinirken, çevremizi süslemekte de hep onlar kullanılmıştır.Sevdiğimiz, beğendiğimiz yada nadide çiçekleri uzun yıllar tüm güzelliğiyle koruyup sergileyebilmek için, onları kurutarak saklamaya çalıştık. İşte bu yazıda çiçeklerimizi nasıl kurutabileceğiniz hakkında bilgiler vermeye çalışacağım.
Çiçek kurutmada ilk dikkat edilecek esaslar; kurutulacak çiçeğin renginin ve şeklinin korunmasıdır. İlk önceleri kuruma koşullarında bu unsurlara dayanıklı çiçekler tercih edilirken sonraları şekil ve rengin korunmasını sağlayacak yöntemler geliştirilmiştir. Çiçek kurutmada kurutulacak bitkinin gelişme sürecindeki dönem ve toplanacağı vakit önemli yer teşkil eder. Daha iyi sonuç elde etmek için çiçekler nemin az olduğu bir günde, sabah çiği yada akşam nemi vurmadan toplanmalı ve kurutma işlemine tabi tutulmalıdır.
Birinci Humus Muharebesi
Birinci Humus Savaşı ya da Birinci Humus Muharebesi, 10 Aralık 1260 tarihinde, Moğol İmparatorluğu'nun, Suriye'ye akınlar düzenleyen, İran kolu İlhanlılar ile, Suriye'yi elinde bulunduran Mısır kökenli Memlük Sultanlığı arasında yapılmıştır.
Memlüklerin, Ayn Calut Muharebesi'nde, Eylül 1260'ta, Moğollara karşı aldığı tarihi galibiyet sonucu, İlhanlı hanı, Hulagu, intikam amaçlı olarak, Eyyubi Şam Sultanı ve bazı diğer Eyyubi prenslerini idam ettirmiş ve Suriye'deki Eyyubi yönetiminin büyük bir kısmının sonunu getirmiştir. Ancak yine de Ayn Calut yenilgisi Moğolları Suriye ve Levant'tan geri çekilmeye itmiştir.
Bunun sonrasında, Halep, Şam gibi ana Suriye şehirleri, Memlük işgaline bırakılmıştır. Ancak Humus, Hama gibi şehirler, küçük çaplı Eyyubi yöneticileri kontrolünde kalmıştır ve bu savaşta Memlüklerden daha çok bu Eyyubi yöneticileri savaşmıştır.
Savaş, Hulagu ve Altın Orda yöneticisi Berke arasındaki Moğol İç Savaşı sırasında olduğu için, İlhanlılar tekrar toprak ele geçirebilmek için sadece 6,000 asker gönderebilmişlerdir. Bu sefer, Ayn Calut Muharebesi'nden hemen önce, Memlüklerin Levant'a girmesiyle, Gazze topraklarından çıkarılan Baidu gibi Moğol savaşçıları tarafından yönetilmiştir. Bu sefer ile Halep'i kısa sürede geri alan İlhanlılar, güneye Humus'a doğru gelmişler ve şehrin dışında kesin bir yenilgiye uğramışlardır. Bu yenilgi, Suriye'de tekrar toprak sahibi olmak için yapılan ilk seferi sona erdirmiştir. Gelecekte başka seferler sonucu savaşlar olmasına rağmen, birkaç tane kısa süreli toprak kazancı hariç, hiçbiri İlhanlılar lehine bitmemiştir.
Schengen Antlaşması
Avrupa Topluluğu üyesi beş ülke arasında, sınır kapılarındaki polis ve gümrük kontrollerini bütünüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan antlaşmadır.
Schengen I anlaşması 14 Haziran 1985 tarihinde beş Avrupa ülkesi arasında imzalanmıştır. Bu ülkeler Fransa, Batı Almanya'yla Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'tan oluşan üç Benelüks(Benelux) ülkesidir.
19 Haziran 1990'da imzalanan Schengen Anlaşmasını Uygulama Konvensiyonu ise anlaşmayı uygulamaya koymuştur. Bu anlaşmaların imzalanması Lüksemburg, Fransa ve Almanya'nın sınırlarının kesiştiği yer olan Lüksemburg'un Schengen adlı kasabasında yapılmıştır.
İkinci anlaşma ise Moselle Nehrinin ortasında Prenses Marie-Astrid isimli teknede imzalanmıştır. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesi 26 Mart 1995 tarihine kadar uzamış ve bu zaman dilimi içinde Portekiz ve İspanya da anlaşmaya ortak olmuşlardır.
Monako, Norveç ve İzlanda, Avrupa Birliği'ne üye olmamakla birlikte, bu anlaşmaya dahil olmuştur. Aynı şekilde, İsviçre de Aralık 2008'de Schengen Antlaşması kapsamına alınmıştır.
Lichtenstein'ın katılımı ise ileri bir tarihe ertelenmiştir. Liechtenstein, Avrupa Birliği ile Schengen ortaklık anlaşmasını 28 Şubat 2008 tarihinde imzalamıştır ve 1 Kasım 2009 tarihinde Schengen Alanına katılması planlanmıştır. Ancak onay için başlangıçta Liechtenstein'ın vergi kaçırma ile mücadelesinin yeterli olmadığı öngören İsveç ve Almanya'nın isteği üzerine bu plan ertelenmiştir. 7 Mart 2011 tarihinde AB Bakanlar Kurulunun protokolün onaylanmasına izin vermesinden sonra Liechtenstein'ın 2011 yılı sonu itibariyle Schengen bölgesine katılmasına karar verilmiştir. Liechtenstein 19 Aralık 2011 tarihinde Schengen Bölgesine resmen katılmıştır.
1997 yılına kadar Avrupa Birliği hukukundan ayrı ayrı olmasına rağmen bu tarihte yapılan Amsterdam Anlaşması ile topluluk hukukuna dahil olmuştur.
Schengen anlaşması ile oluşturulan Schengen bölgesi, şu anda 26 Avrupa ülkesi için de geçerli olup yaklaşık olarak 4.312.099 kilometrekarelik alanı kaplamaktadır.
1914'den önce, bir pasaport olmadan Paris'ten Saint Petersburg'a gitmek mümkündü. Birinci Dünya Savaşı sona erdiği zaman, pasaport ve ülke sınırlarında rutin pasaport kontrolleri gerçekleştirme uygulaması kaldı ve 1985 yılında Schengen Alanı uygulanmasına kadar Avrupa normu haline geldi. 1944 yılında sürgündeki hükümetler Belçika, Hollanda ve Lüksemburg (Benelüks) kendi aralarında sınır kontrollerini ortadan kaldırmak için bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma 1948 yılında yürürlüğe girmiştir.
Gravür Sanatı Nedir? Gravür Yapımı ve Çeşitleri Nelerdir?
Gravür sanat dallarından biri olmakta ve geçmişi çok eski yıllara dayanmaktadır. Metal, taş, tahta üzerine oyma tekniğini kullanarak yapılan ve kâğıda aktarılan sanat, yaygın bir şekilde yapılmaktadır. İnce detaylar kullanarak ve titizlik isteyen gravür, matbaacılık alanında da kullanılmaktadır. Muşamba gibi çeşitli materyaller üzerine de uygulanmaktadır.
XV. yüzyılda Hollandada geliştirilen Gravür, zamanla diğer ülkelere yayılmıştır. Baskı sanatı olarak da nitelendirilmiş ve kitap basımı ve eserlerin resimlerinde uygulanan teknik haline gelmiştir. Eski zamanlarda dini simgeleyen sembollere yer verirken, sonraları doğayı ve insanı simgeleyen figürlere yer verilmiştir. Dua etmek isteyenlere özel baskılar oluşturulmuş ve bunlar dağıtılmıştır. Ağaç üstüne kazınarak yapılan gravür, bilinen ilk eserler arasında yerini almıştır. Dünya çapında ün kazanan ressam Albrecht Dürer, bu sanat dalına muhteşem eserler vermiş ve büyük beğeni toplamıştır. Jean Duvet ise gravür sanatının temsilcisi olarak ilan edilmiş ve onun önderliğinde yeni sanatçılar yetişerek, bu sanat dalı yaygınlaştırılmıştır. Ülkemizde de rağbet görerek, birçok ressamın kullandığı teknikler arasında yer almıştır. Resim sanatı ortaya çıkmadan gelişen ve eski yaşantıları belgeleyen gravür, duyguları geçmiş yaşam ve mekânları günümüze taşıyacak eserler bırakmıştır. Robert Monteuil, Jean Pense, Marca Antonio, Brebiette gibi birçok usta ressam gravür sanatına muhteşem yapıtlar sunmuştur. Uluslar arası yaşantıları ve kültürü diğer ülkelere taşımaya aracı olan sanat, iletişime ve kültür aktarımına köprü olmuştur.
XV. yüzyılda Hollandada geliştirilen Gravür, zamanla diğer ülkelere yayılmıştır. Baskı sanatı olarak da nitelendirilmiş ve kitap basımı ve eserlerin resimlerinde uygulanan teknik haline gelmiştir. Eski zamanlarda dini simgeleyen sembollere yer verirken, sonraları doğayı ve insanı simgeleyen figürlere yer verilmiştir. Dua etmek isteyenlere özel baskılar oluşturulmuş ve bunlar dağıtılmıştır. Ağaç üstüne kazınarak yapılan gravür, bilinen ilk eserler arasında yerini almıştır. Dünya çapında ün kazanan ressam Albrecht Dürer, bu sanat dalına muhteşem eserler vermiş ve büyük beğeni toplamıştır. Jean Duvet ise gravür sanatının temsilcisi olarak ilan edilmiş ve onun önderliğinde yeni sanatçılar yetişerek, bu sanat dalı yaygınlaştırılmıştır. Ülkemizde de rağbet görerek, birçok ressamın kullandığı teknikler arasında yer almıştır. Resim sanatı ortaya çıkmadan gelişen ve eski yaşantıları belgeleyen gravür, duyguları geçmiş yaşam ve mekânları günümüze taşıyacak eserler bırakmıştır. Robert Monteuil, Jean Pense, Marca Antonio, Brebiette gibi birçok usta ressam gravür sanatına muhteşem yapıtlar sunmuştur. Uluslar arası yaşantıları ve kültürü diğer ülkelere taşımaya aracı olan sanat, iletişime ve kültür aktarımına köprü olmuştur.
Psikolojinin Alanı
Psikolojinin Alanı |
A. PSİKOLOJİNİN KONUSU
Psikoloji organizmanın davranışlarını inceleme konusu yapan pozitif bir bilimdir. Davranışlar üzerinde araştırmaya dayalı incelemelerde bulunması onu pozitif bilim haline getirmiştir.
Davranış, organizmanın içten veya dıştan gelen uyarıcılara karşı göstermiş olduğu tepkilerdir. Bu tepkiler, gözlenebilen etkinlikler olabileceği gibi (koşma) gözlenemeyen zihinsel faaliyetler de (düşünme) olabilir.
Ayrıca davranışları iradeli ve irade dışı davranışlar olarak da ayırabiliriz.
Davranışların incelenmesinde uyarıcı durumu ile organizmanın durumu birlikte değerlendirilir. Bu değerlendirme sonucunda ise organik durum, psikolojik durum, ortam, deneyim, beklenti, tutum gibi davranışlar üzerinde etkili olan faktörler belirlenir. (Küçük bir evde oturan kalabalık aile çocuklarının davranışlarında görülen farklılıklar ortamla ilgili olabilmektedir.)
Duyum ve Algı
DUYUM
Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesidir.
ALGI
İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hale getirilmesine algı denir.
Örnek: Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır.
Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesidir.
ALGI
İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hale getirilmesine algı denir.
Örnek: Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır.
Ruh Sağlığı
RUH SAĞLIĞI
Ruh sağlığı açısından bireyler normal ve anormal olarak iki grupta incelenir. Anormal olarak nitelenen bireyler problemlere gerçekçi çözüm bulmadıklarından , davranışlarını çevreye göre düzenleyemediklerinden uyumsuzluk gösterirler. Bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunan iki önemli faktör, engellenme ve çatışmadır.
Ruh sağlığı açısından bireyler normal ve anormal olarak iki grupta incelenir. Anormal olarak nitelenen bireyler problemlere gerçekçi çözüm bulmadıklarından , davranışlarını çevreye göre düzenleyemediklerinden uyumsuzluk gösterirler. Bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunan iki önemli faktör, engellenme ve çatışmadır.
Öğrenme Psikolojisi
ÖĞRENME
Öğrenme, tekrar veya yaşantılar sonucu, eğitim veya öğretim sonucu davranışlarda meydana gelen değişmelerdir. Örneğin yabancı dil konuşmayı öğrenme bir davranış değişikliğidir. Ancak davranış değişikliklerinin öğrenme olarak nitelendirilebilmesi için sonradan kazanılması, belli bir süre devam etmesi gerekir. Buna göre içgüdü, refleks veya şans eseri gerçekleştirilen davranışlar öğrenme değildir.
Öğrenmede olgunlaşma ve motivasyon önemli bir faktördür. Çünkü bir şeyi öğrenebilmek için belli bir olgunlaşma düzeyine gelinmesi ve belli bir motivasyonun olması gerekir. Örneğin konuşma olgunluğuna gelmemiş bir çocuğa dilbilgisi kuralları öğretilemez.
Öğrenme, tekrar veya yaşantılar sonucu, eğitim veya öğretim sonucu davranışlarda meydana gelen değişmelerdir. Örneğin yabancı dil konuşmayı öğrenme bir davranış değişikliğidir. Ancak davranış değişikliklerinin öğrenme olarak nitelendirilebilmesi için sonradan kazanılması, belli bir süre devam etmesi gerekir. Buna göre içgüdü, refleks veya şans eseri gerçekleştirilen davranışlar öğrenme değildir.
Öğrenmede olgunlaşma ve motivasyon önemli bir faktördür. Çünkü bir şeyi öğrenebilmek için belli bir olgunlaşma düzeyine gelinmesi ve belli bir motivasyonun olması gerekir. Örneğin konuşma olgunluğuna gelmemiş bir çocuğa dilbilgisi kuralları öğretilemez.
Organizma ve Çevre
ORGANİZMA ve ÇEVRE
Organizmanın çevreyle ilişkileri, çevredeki uyarıcıların duyu organları yoluyla beyine uyarım göndermesiyle gerçekleşir. Organizma, her zaman çevreden gelen uyarımlara uyum sağlama eğilimindedir.
Ancak çevreden gelen uyarımların organizmanın uyum durumunu bozacak kadar şiddetli veya az olduğu zaman organizma bu duruma uyum sağlayamaz. Artık organizma için aşırı veya yetersiz uyarılma söz konusudur.
Organizmanın çevreyle ilişkileri, çevredeki uyarıcıların duyu organları yoluyla beyine uyarım göndermesiyle gerçekleşir. Organizma, her zaman çevreden gelen uyarımlara uyum sağlama eğilimindedir.
Ancak çevreden gelen uyarımların organizmanın uyum durumunu bozacak kadar şiddetli veya az olduğu zaman organizma bu duruma uyum sağlayamaz. Artık organizma için aşırı veya yetersiz uyarılma söz konusudur.
Zeka ve Kişilik
ZEKÂ – KİŞİLİK
A. ZEKÂ
Karşılaşılan problemlere çözüm bulmada ve yeni durumlara uyum sağlamada incelik, kıvraklık, çabukluk gösterebilme yeteneğidir. Zekâ, potansiyel olarak doğuştan vardır. Çevre, zekânın gelişmesine olumlu veya olumsuz etkide bulunabilir.
Zekânın ölçülebilmesi için zekâ testleri geliştirilmiştir. Bu testler bireylerdeki zihinsel işlem yapma yetisini saptamaya çalışırlar. Zekâ testleri hazırlanırken dikkat edilecek unsurlar:
· Testlerin uygulanmasında kültürel farklılıklar dikkate alınmalıdır. Çünkü bir toplum
için geliştirilmiş bir zekâ testi, başka bir toplumda olumlu sonuç vermemektedir.
· Her yaşın zekâ testi ayrı ayrı hazırlanmalıdır. Çünkü zekâ bölümünün hesaplanmasında zekâ yaşının takvim yaşına oranı esas alınmaktadır.
Zeka bölümü= Zeka Yaşı/Takvim Yaşı x 100
Bireylerin başarı gösterdikleri alanlara göre zekâ üç grupta incelenmektedir:
A. ZEKÂ
Karşılaşılan problemlere çözüm bulmada ve yeni durumlara uyum sağlamada incelik, kıvraklık, çabukluk gösterebilme yeteneğidir. Zekâ, potansiyel olarak doğuştan vardır. Çevre, zekânın gelişmesine olumlu veya olumsuz etkide bulunabilir.
Zekânın ölçülebilmesi için zekâ testleri geliştirilmiştir. Bu testler bireylerdeki zihinsel işlem yapma yetisini saptamaya çalışırlar. Zekâ testleri hazırlanırken dikkat edilecek unsurlar:
· Testlerin uygulanmasında kültürel farklılıklar dikkate alınmalıdır. Çünkü bir toplum
için geliştirilmiş bir zekâ testi, başka bir toplumda olumlu sonuç vermemektedir.
· Her yaşın zekâ testi ayrı ayrı hazırlanmalıdır. Çünkü zekâ bölümünün hesaplanmasında zekâ yaşının takvim yaşına oranı esas alınmaktadır.
Zeka bölümü= Zeka Yaşı/Takvim Yaşı x 100
Bireylerin başarı gösterdikleri alanlara göre zekâ üç grupta incelenmektedir:
Bellek, Unutma ve Hatırlatma
BELLEK – UNUTMA – HATIRLAMA
A. BELLEK
Duyum ve algılarla kazanılan bilgilerin beyinde saklanması, gerektiğinde de hatırlanması şeklinde gerçekleşen zihinsel bir işlevdir. Bellek, uzun süreli bellek ve kısa süreli bellek olarak ikiye ayrılır.
A. BELLEK
Duyum ve algılarla kazanılan bilgilerin beyinde saklanması, gerektiğinde de hatırlanması şeklinde gerçekleşen zihinsel bir işlevdir. Bellek, uzun süreli bellek ve kısa süreli bellek olarak ikiye ayrılır.
2014 Yerel Seçim Sonuçları
2014 Seçim Sonuçları |
Türkiye 30 Mart Pazar günü yapılacak Mahalli İdareler Seçimi'nin sonuçlarını merakla bekliyor.
Bugün 52 milyon 695 bin 831 seçmen 194 bin 310 sandıkta oy kullanacak. Türk siyasi tarihinin en kritik seçimlerinden biri olan 2014 yerel seçim sonuçlarını Dagzen.com olarak anında aktaracağız.
Recep Tayyip Erdoğan AKParti |
Mehmet Akif Ersoy ( 1873)- (27.12.1936) İstiklal Marşı Şairi
Mehmet Akif Ersoy |
Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine, mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı. 1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat Nezareti emrinde yirmi yıl görev yaptı. Memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurdu. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayınladı. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık yaptı. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi.
I.Dünya Savaşının Sonuçları
I.DÜNYA SAVAŞ VE SONUÇLARI
1.I.DÜNYA SAVAŞI
Ø Dünya Savaşı, veliaht prens Ferdinand′ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonrasında 28 Haziran 1914′te Avusturya - Macaristan′ın Sırbistan′a savaş ilan etmesi ile başlamıştır. Kısa bir süre sonra Rusya′nın Sırbistan′ın yanında savaşa dahil olduğu, Almanya′nın da Avusturya - Macaristan′ın yanında yer aldığı görülür.
Ø Almanya′nın İngiltere ve Fransa′ya savaş ilan etmesiyle birlikte bir Avrupa savaşına dönüşen gelişmeler, ilerleyen süreçte Osmanlı Devleti, Japonya ve ABD′nin de katılımıyla bir dünya savaşı halini almıştır.
1.I.DÜNYA SAVAŞI
Ø Dünya Savaşı, veliaht prens Ferdinand′ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonrasında 28 Haziran 1914′te Avusturya - Macaristan′ın Sırbistan′a savaş ilan etmesi ile başlamıştır. Kısa bir süre sonra Rusya′nın Sırbistan′ın yanında savaşa dahil olduğu, Almanya′nın da Avusturya - Macaristan′ın yanında yer aldığı görülür.
Ø Almanya′nın İngiltere ve Fransa′ya savaş ilan etmesiyle birlikte bir Avrupa savaşına dönüşen gelişmeler, ilerleyen süreçte Osmanlı Devleti, Japonya ve ABD′nin de katılımıyla bir dünya savaşı halini almıştır.
Atatürk D. Dış Politika
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi
v l. dünya savaşından sonra Wilson ilkeleri doğrultusunda milletler cemiyeti kuruldu.
v Bu cemiyetin görevi devletler arasındaki meseleleri barışçı yollarla çözüp savaşa meydan vermemesi idi.
v Fakat genelde böyle olmadı bu cemiyet güçlü devletlerin kontrolüne girmişti.
v Türkiye Musul ve nüfus meselesini bu cemiyete götürmüş haklı olmasına rağmen sonuç alamamıştı.
v 1932 de Türkiye buraya üye olmak için tekrar çağrılınca üye olmaya karar verdi.
v Türkiye’nin buraya üye olmasında şunlar etkili oldu
1) Dünya barışına katkıda bulunmak
2) Yaklaşan savaş tehlikesi karşısında yalnız kalmamak.
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi
v l. dünya savaşından sonra Wilson ilkeleri doğrultusunda milletler cemiyeti kuruldu.
v Bu cemiyetin görevi devletler arasındaki meseleleri barışçı yollarla çözüp savaşa meydan vermemesi idi.
v Fakat genelde böyle olmadı bu cemiyet güçlü devletlerin kontrolüne girmişti.
v Türkiye Musul ve nüfus meselesini bu cemiyete götürmüş haklı olmasına rağmen sonuç alamamıştı.
v 1932 de Türkiye buraya üye olmak için tekrar çağrılınca üye olmaya karar verdi.
v Türkiye’nin buraya üye olmasında şunlar etkili oldu
1) Dünya barışına katkıda bulunmak
2) Yaklaşan savaş tehlikesi karşısında yalnız kalmamak.
1929 Dünya Ekonomik Krizi
1929 DÜNYA EKONOMİK KRİZİ
1.EKONOMİK KRİZ ÖNCESİ
Ø Büyük bunalım olarak da adlandırılan 1929 Ekonomik Bunalımı ABD′de başlayan, fakat dünyanın farklı bölgelerinde 1930′lu yıllar boyunca yıkıcı etkilere yol açan bir gelişmedir. 1929 Bunalımı genellikle Amerika′da borsanın çöküşü olarak hatırlansa da sonuçları itibariyle büyük bir yıkım getirmiştir.
Krizin Öncesinde Avrupa
Ø I.Dünya Savaşı dünyada en önemli sömürgeci güç olarak bilinen İngiltere′nin ekonomik değerlerini bozmuş. İngiliz ihracatının azalmasına ve borçlanmaya neden olmuştur.Almanya ise tazminat sorunuyla karşı karşıyaydı. Ekonomisi durma noktasında idi.Enflasyon inanılmaz boyutlara ulaşmıştı.
1.EKONOMİK KRİZ ÖNCESİ
Ø Büyük bunalım olarak da adlandırılan 1929 Ekonomik Bunalımı ABD′de başlayan, fakat dünyanın farklı bölgelerinde 1930′lu yıllar boyunca yıkıcı etkilere yol açan bir gelişmedir. 1929 Bunalımı genellikle Amerika′da borsanın çöküşü olarak hatırlansa da sonuçları itibariyle büyük bir yıkım getirmiştir.
Krizin Öncesinde Avrupa
Ø I.Dünya Savaşı dünyada en önemli sömürgeci güç olarak bilinen İngiltere′nin ekonomik değerlerini bozmuş. İngiliz ihracatının azalmasına ve borçlanmaya neden olmuştur.Almanya ise tazminat sorunuyla karşı karşıyaydı. Ekonomisi durma noktasında idi.Enflasyon inanılmaz boyutlara ulaşmıştı.
Orta Doğu ve Mandacılık
ORTA DOĞU ve MANDACILIK
ORTA DOĞU′DAKİ GELİŞMELER
« "Orta Doğu" coğrafi bir kavram değildir. Sınırlarının çizilmesi zor olan bir bölgeyi ifade eden Orta Doğu kavramı, Batılı siyasi ve kültürel unsurlar tarafından belirlenmiştir. Asya ya da Afrika kıtalarından bakıldığında Orta Doğu tanımlamasının herhangi bir anlamı yoktur.
« Zaman içinde Avrupalı devletlerin bölgedeki çıkarlarının ve politikalarının değişmesiyle Orta Doğu kavramı da değişikliğe uğramıştır. Örneğin XIX. yüzyılda Orta Doğu Balkanlardan başlarken, bugün İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye′nin çevrelediği bölgeyi kapsamaktadır. Bölgeye Sudan, Somali ve Afganistan′ı eklemleyen yaklaşımlar da mevcuttur.
ORTA DOĞU′DAKİ GELİŞMELER
« "Orta Doğu" coğrafi bir kavram değildir. Sınırlarının çizilmesi zor olan bir bölgeyi ifade eden Orta Doğu kavramı, Batılı siyasi ve kültürel unsurlar tarafından belirlenmiştir. Asya ya da Afrika kıtalarından bakıldığında Orta Doğu tanımlamasının herhangi bir anlamı yoktur.
« Zaman içinde Avrupalı devletlerin bölgedeki çıkarlarının ve politikalarının değişmesiyle Orta Doğu kavramı da değişikliğe uğramıştır. Örneğin XIX. yüzyılda Orta Doğu Balkanlardan başlarken, bugün İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye′nin çevrelediği bölgeyi kapsamaktadır. Bölgeye Sudan, Somali ve Afganistan′ı eklemleyen yaklaşımlar da mevcuttur.
Sovyet Rusya ve Türkistan
SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ (SSCB) OTA ASYA’DAKİ Türk DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI
1.ÇARLIK RUYA’SININ YIKILIŞI VE BOLŞEVİK İHTİLALİ
Ekim Devrimi / Çarlık Yönetimi Yıkılıyor...
I. Dünya Savaşı, Rusya′da ekonomik sıkıntılara yol açmıştı. 1917′de önce Şubat Devrimi, daha sonra da Ekim Devrimi yaşandı. Çarın iktidardan vazgeçmesi ile Romanov hanedanının egemenliği ve monarşik rejim tarihe karıştı.
1.ÇARLIK RUYA’SININ YIKILIŞI VE BOLŞEVİK İHTİLALİ
Ekim Devrimi / Çarlık Yönetimi Yıkılıyor...
I. Dünya Savaşı, Rusya′da ekonomik sıkıntılara yol açmıştı. 1917′de önce Şubat Devrimi, daha sonra da Ekim Devrimi yaşandı. Çarın iktidardan vazgeçmesi ile Romanov hanedanının egemenliği ve monarşik rejim tarihe karıştı.
İki Savaş Dönemi Avrupa
İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMİNDE AVRUPA
1.BARIŞIN SÜREKLİLİĞİNİ SAĞLAMA ÇABALARI
MİLLETLER CEMİYETİ (CEMİYETİ AKVAM)
v I.Dünya Savaşı Avrupa′da siyasi dengeleri değiştirmiş, Almanya, ve Osmanlı Devleti′nin yenilgiye uğraması siyasi boşluk oluşturmuştur. Antlaşmalar devletler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkardı. Bu ortamda barışın sürekliliği konusu önem kazandı.
1.BARIŞIN SÜREKLİLİĞİNİ SAĞLAMA ÇABALARI
MİLLETLER CEMİYETİ (CEMİYETİ AKVAM)
v I.Dünya Savaşı Avrupa′da siyasi dengeleri değiştirmiş, Almanya, ve Osmanlı Devleti′nin yenilgiye uğraması siyasi boşluk oluşturmuştur. Antlaşmalar devletler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkardı. Bu ortamda barışın sürekliliği konusu önem kazandı.
2. Dünya Savaşı
İkinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşının Sonuçları
a) II. Dünya Savaşı’nın Sebepleri
- I. Dünya Savaşı’nın sonucunda Almanya ile yapılan Versay Antlaşması’dır. Bu antlaşma Almanya’ya çok ağır yükümlülükler getirmiştir.- Japonya’nın Çin’e (Mançurya) saldırması (1931)
- İtalya’nın Habeşistan’a saldırması
- Milletler Cemiyeti’nin etkisiz kalması ve Dünya Barışını sağlayamaması
İlk olarak kurulan grup Mihver grubudur. 1936’da Almanya ve İtalya mihveri yani Roma-Berlin Eksenli ittifakı kurdular. Aynı yıl Japonya da bu ittifaka katıldı.
a) II. Dünya Savaşı’nın Sebepleri
- I. Dünya Savaşı’nın sonucunda Almanya ile yapılan Versay Antlaşması’dır. Bu antlaşma Almanya’ya çok ağır yükümlülükler getirmiştir.- Japonya’nın Çin’e (Mançurya) saldırması (1931)
- İtalya’nın Habeşistan’a saldırması
- Milletler Cemiyeti’nin etkisiz kalması ve Dünya Barışını sağlayamaması
İlk olarak kurulan grup Mihver grubudur. 1936’da Almanya ve İtalya mihveri yani Roma-Berlin Eksenli ittifakı kurdular. Aynı yıl Japonya da bu ittifaka katıldı.
2.Dünya Savaşı Ve Türkiye
2. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA TÜRKİYE′NİN İZLEDİĞİ DIŞ POLİTİKA
Ø Türkiye devletler arası gerginliğin iyiden iyiye arttığı 1930’lu yıllarda toprak bütünlüğünü güvence altına almaya dönük bazı girişimlerde bulunmuş, bu amaçla bazı antlaşmalar yaparak, siyasi ittifaklara girmiştir. 1934′te oluşturulan Balkan Antantı ve 1937 tarihinden kurulan Sadabad Paktı bu ittifaklara örnek olarak gösterilebilir. 12 Mayıs 1939′da İngiltere′yle, 23 Haziran′da Fransa′yla "Barış Cephesi′ içinde yer alındığını açıklayan ortak bildiriler yayınlandı. Sovyetler Birliği ile de benzer bir anlaşma için çaba harcanmasına karşın Sovyet yönetiminin 23 Ağustos′ta Almanya′yla saldırmazlık anlaşması imzalaması ile bu çaba sonuçsuz kaldı.
Ø Türkiye devletler arası gerginliğin iyiden iyiye arttığı 1930’lu yıllarda toprak bütünlüğünü güvence altına almaya dönük bazı girişimlerde bulunmuş, bu amaçla bazı antlaşmalar yaparak, siyasi ittifaklara girmiştir. 1934′te oluşturulan Balkan Antantı ve 1937 tarihinden kurulan Sadabad Paktı bu ittifaklara örnek olarak gösterilebilir. 12 Mayıs 1939′da İngiltere′yle, 23 Haziran′da Fransa′yla "Barış Cephesi′ içinde yer alındığını açıklayan ortak bildiriler yayınlandı. Sovyetler Birliği ile de benzer bir anlaşma için çaba harcanmasına karşın Sovyet yönetiminin 23 Ağustos′ta Almanya′yla saldırmazlık anlaşması imzalaması ile bu çaba sonuçsuz kaldı.
Tarihlere Göre Teknolojik Gelişmeler
1000 civarı
Çinliler havai fişek yapmak ve işaret göndermek için barut kullandı.
1045 civarı
Çin'de Pi Cheng portatif matbaa harflerini icat etti.
1280
İlk gözlük İtalya'da yapıldı.
Çinliler havai fişek yapmak ve işaret göndermek için barut kullandı.
1045 civarı
Çin'de Pi Cheng portatif matbaa harflerini icat etti.
1280
İlk gözlük İtalya'da yapıldı.
Soğuk Savaş Dönemi
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ
Ø Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı′ndan galip çıkmış ABD, SSCB ve bu iki gücün çevresinde toplanan diğer devletler arasındaki anlaşmazlık ve rekabetin, silahlı çatışma yaşanmaksızın sürdürüldüğü döneme verilen isimdir.
Ø Bu yeni süreç II. Dünya Savaşı sonrasında yirmi yıl boyunca sürmüştür. Bu yirmi yıllık sürecin oluşumu temelde Sovyet ABD güvensizliğine ve karşılıklı çekişmesine dayanır.
Ø Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı′ndan galip çıkmış ABD, SSCB ve bu iki gücün çevresinde toplanan diğer devletler arasındaki anlaşmazlık ve rekabetin, silahlı çatışma yaşanmaksızın sürdürüldüğü döneme verilen isimdir.
Ø Bu yeni süreç II. Dünya Savaşı sonrasında yirmi yıl boyunca sürmüştür. Bu yirmi yıllık sürecin oluşumu temelde Sovyet ABD güvensizliğine ve karşılıklı çekişmesine dayanır.
Soğuk Savaş Dönemi Türkiye
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE
1.SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI
v Türkiye, II. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin yanında yer almış, buna karşın savaştan hemen sonra önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
v Bu dönemde toprak bütünlüğünü güvence altına almak Türk dış politikasının esasını oluşturdu. Türkiye, bu amaçla bazı ittifakların kuruluşunda aktif rol aldı. 1954′ten sonra Türkiye′yi meşgul eden temel konular, Kıbrıs ve Türk Yunan ilişkileridir. 1974′ten sonra ise Ege Denizi sorunu ortaya çıkmıştır.
1.SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI
v Türkiye, II. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin yanında yer almış, buna karşın savaştan hemen sonra önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
v Bu dönemde toprak bütünlüğünü güvence altına almak Türk dış politikasının esasını oluşturdu. Türkiye, bu amaçla bazı ittifakların kuruluşunda aktif rol aldı. 1954′ten sonra Türkiye′yi meşgul eden temel konular, Kıbrıs ve Türk Yunan ilişkileridir. 1974′ten sonra ise Ege Denizi sorunu ortaya çıkmıştır.
Soğuk Savaş Dönemi Dünyada Bilim
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE DÜNYA
Dönemin Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeleri
1948
Richard Feynman, kuantum mekaniği ve elektrodinamik kuramlar üzerine yaptığı çalışmalarını tamamladı. Feynman bu çalışmasıyla eski kuantum elektrodinamik kuramının kimi zaman anlamsız sonuçlara yol açan yanlarını da çözüme kavuşturmuş oldu.
Dönemin Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeleri
1948
Richard Feynman, kuantum mekaniği ve elektrodinamik kuramlar üzerine yaptığı çalışmalarını tamamladı. Feynman bu çalışmasıyla eski kuantum elektrodinamik kuramının kimi zaman anlamsız sonuçlara yol açan yanlarını da çözüme kavuşturmuş oldu.
Soğuk Savaş Dönemi Orta Doğu
PAYLAŞILAMAYAN ORTA DOĞU
1.İSRAİL’İN KURULUŞU
v Yahudiler, Filistin′de bir İsrail devleti kurma çabalarına II. Dünya Savaşı öncesinde başlamıştı. Bu yolda en önemli desteği Filistin′de manda yönetimini elinde bulunduran İngiltere′den gördü. Filistin′e göçün kontrolü Yahudi Ajansı′na bırakıldı. Yahudi göçü teşvik edildi.
1.İSRAİL’İN KURULUŞU
v Yahudiler, Filistin′de bir İsrail devleti kurma çabalarına II. Dünya Savaşı öncesinde başlamıştı. Bu yolda en önemli desteği Filistin′de manda yönetimini elinde bulunduran İngiltere′den gördü. Filistin′e göçün kontrolü Yahudi Ajansı′na bırakıldı. Yahudi göçü teşvik edildi.
Yumuşama Dönemi
YUMUŞAMA DÖNEMİ (DETANT)
Yumuşama, devletlerarası gerginliklerin, uluslararası kurallara ve sözleşmelere dayalı olarak aşamalı ve bilinçli bir biçimde azaltılmasını amaçlayan politikadır.
Yumuşama terimi ilk olarak Soğuk Savaş döneminde, bloklar arasında karşılıklı "söz düellosu" aracılığıyla savaş tehlikesinin azalmasını ve komünist devletlerle liberal devletler arasında siyasal, ekonomik, kültürel ve teknolojik anlaşmaların yapılmaya başlanması nedeniyle kullanıldı.
Yumuşama, soğuk savaş döneminde Doğu - Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginliğin azaldığı tarihsel bir süreci tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu süreç, anlaşma ve işbirliği aşamalarından oluşan bir ilişkidir.
Yumuşama, devletlerarası gerginliklerin, uluslararası kurallara ve sözleşmelere dayalı olarak aşamalı ve bilinçli bir biçimde azaltılmasını amaçlayan politikadır.
Yumuşama terimi ilk olarak Soğuk Savaş döneminde, bloklar arasında karşılıklı "söz düellosu" aracılığıyla savaş tehlikesinin azalmasını ve komünist devletlerle liberal devletler arasında siyasal, ekonomik, kültürel ve teknolojik anlaşmaların yapılmaya başlanması nedeniyle kullanıldı.
Yumuşama, soğuk savaş döneminde Doğu - Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginliğin azaldığı tarihsel bir süreci tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu süreç, anlaşma ve işbirliği aşamalarından oluşan bir ilişkidir.
Yumuşama Dönemi Türk Dış Siyaseti
TÜRK DIŞ POLİTİKASI
ABD İLİŞKİLERİ
Ø II.Dünya Savaşı sonrasında 1960 yılına kadar olan dönemdeki ilişkiler sorunsuz şekilde sürdürülmüş, ciddi bir anlaşmazlık yaşanmamıştır. Bu dönemde ABD, Türk dış politikasının en kuvvetli dayanağı durumundadır.
ABD İLİŞKİLERİ
Ø II.Dünya Savaşı sonrasında 1960 yılına kadar olan dönemdeki ilişkiler sorunsuz şekilde sürdürülmüş, ciddi bir anlaşmazlık yaşanmamıştır. Bu dönemde ABD, Türk dış politikasının en kuvvetli dayanağı durumundadır.
Yumuşama Dönemi Türk İç Siyaseti
TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR
1.SİYASET
27 MAYIS 1960 DARBESİ
Demokrat Parti ve Yükselen Muhalefet
v Türkiye′de 1958′de yapılması gereken genel seçimler ekonomik sorunlar ve sosyal çalkantılar nedeniyle bir yıl erkene alındı. 27 Ekim 1957′de düzenlenen seçimlerde DP oy kaybına uğradı. Seçim sonuçlarına göre DP % 47.9, CHP ise % 41.1 oy aldı.
v 1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin toplam oyu iktidarın oyunu geçmişti. Gerginlik seçim sonrasında da sürdü. Celal Bayar TBMM′de 413 oy alarak üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi. 5. Adnan Menderes Hükümeti kuruldu.
v Ödemeler dengesindeki bozukluk dış borçların ödenmesini iyice zorlaştırmıştı. 4 Ağustos 1958′de ekonomik istikrar paketi yürürlüğe girdi. Türk Lirası′nın değeri düşürüldü. Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya çıktı. Devalüasyon, ekonomik durgunluk, zam, işsizlik ve iflasları beraberinde getirdi.
1.SİYASET
27 MAYIS 1960 DARBESİ
Demokrat Parti ve Yükselen Muhalefet
v Türkiye′de 1958′de yapılması gereken genel seçimler ekonomik sorunlar ve sosyal çalkantılar nedeniyle bir yıl erkene alındı. 27 Ekim 1957′de düzenlenen seçimlerde DP oy kaybına uğradı. Seçim sonuçlarına göre DP % 47.9, CHP ise % 41.1 oy aldı.
v 1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin toplam oyu iktidarın oyunu geçmişti. Gerginlik seçim sonrasında da sürdü. Celal Bayar TBMM′de 413 oy alarak üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi. 5. Adnan Menderes Hükümeti kuruldu.
v Ödemeler dengesindeki bozukluk dış borçların ödenmesini iyice zorlaştırmıştı. 4 Ağustos 1958′de ekonomik istikrar paketi yürürlüğe girdi. Türk Lirası′nın değeri düşürüldü. Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya çıktı. Devalüasyon, ekonomik durgunluk, zam, işsizlik ve iflasları beraberinde getirdi.
Küreselleşen Dünya
A. SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ'NİN DAĞILMASI: YENİ DÜNYA
DÜZENİ
1. SSCB'nin Dağılması (1991)
1991 yılı dünya tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren Avrupa ve Asya'nın siyasi haritası değişmiştir. 1917'de temelleri atılan ve 1922'de kurulan Sovyetler Birliği'nin dağılması ve yerini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'na bırakması dönemin en önemli olaylarındandır.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Avrasya'nın merkezinde jeopolitik bir boşluk yarattı. Yakınçağ'ın bu güçlü devletinin içine düştüğü durum Batı Avrupa ve Uzak Asya uçları arasında kalan bölgede yeni sıkıntıları ve belirsizlikleri de beraberinde getirdi. Bölgenin yakın geleceği tıpkı yakın geçmişi gibi tartışma konularına sahne oldu. Doğu Bloku'nda meydana gelen bu boşluk, Batı Avrupa ülkeleri üzerindeki tehdidi kaldırırken, uzun dönemde ciddi politik gelişmelerin olabileceğinin de bir işaretiydi.
DÜZENİ
1. SSCB'nin Dağılması (1991)
1991 yılı dünya tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren Avrupa ve Asya'nın siyasi haritası değişmiştir. 1917'de temelleri atılan ve 1922'de kurulan Sovyetler Birliği'nin dağılması ve yerini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'na bırakması dönemin en önemli olaylarındandır.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Avrasya'nın merkezinde jeopolitik bir boşluk yarattı. Yakınçağ'ın bu güçlü devletinin içine düştüğü durum Batı Avrupa ve Uzak Asya uçları arasında kalan bölgede yeni sıkıntıları ve belirsizlikleri de beraberinde getirdi. Bölgenin yakın geleceği tıpkı yakın geçmişi gibi tartışma konularına sahne oldu. Doğu Bloku'nda meydana gelen bu boşluk, Batı Avrupa ülkeleri üzerindeki tehdidi kaldırırken, uzun dönemde ciddi politik gelişmelerin olabileceğinin de bir işaretiydi.
Doğu Blokundan Sonra Avrupa
DOĞU BLOKUNDAN SONRA AVRUPA’DA YENİ ARAYIŞLAR
1.İKİ ALMANYA’DAN TEK DEVLETE
Ø II. Dünya Savaşı′ndan yenilen Alman toprakları Müttefikler tarafından işgal edilerek Doğu ve Batı şeklinde ikiye ayrılmıştı. Doğu Almanya SSCB′nin, Batı Almanya ise ABD, İngiltere ve Fransa′nın kontrolüne girmişti. İki Almanya′nın birleştirilmesi, soğuk savaş döneminin önemli konularından biri olmuş, II. Dünya Savaşı′ndan sonra Almanya ile barış antlaşması da yapılamamıştı.
1.İKİ ALMANYA’DAN TEK DEVLETE
Ø II. Dünya Savaşı′ndan yenilen Alman toprakları Müttefikler tarafından işgal edilerek Doğu ve Batı şeklinde ikiye ayrılmıştı. Doğu Almanya SSCB′nin, Batı Almanya ise ABD, İngiltere ve Fransa′nın kontrolüne girmişti. İki Almanya′nın birleştirilmesi, soğuk savaş döneminin önemli konularından biri olmuş, II. Dünya Savaşı′ndan sonra Almanya ile barış antlaşması da yapılamamıştı.
Küreselleşen Dünya Ve Türk Dış Politikası
DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI
KAFKASYA
« Kafkaslar Türkiye′nin uluslararası dış politikalarına etkisi yanında, bölgedeki Türk unsurlar nedeniyle ile iç politikasında da önemli rol oynamaktadır. Orta Asya′da bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye′nin temasının sağlanmasında Kafkaslar adeta bir köprü vazifesi görmektedir.
« Kafkasların bir barış kuşağı ve Rusya ile bir tampon bölge teşkil etmesi Türkiye için önemlidir. Gürcistan ile iyi ilişkiler kuran Türkiye, Ermenistan ile de ilişkilerini normalleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye Azerbaycan′ın komşuları ile olan sorunlarının çözülmesine yardımcı olmak için çaba harcamaktadır.
« Kafkaslar, coğrafi yakınlık, ekonomik işbirliği imkanları ve doğal kaynakları nedeni ile Türkiye için önemli bir ilgi alanı durumundadır. Türkiye bölge ülkelerinin birbirleriyle ve uluslararası sistemle ekonomik ve siyasi yönden bağlarını artırmasına çalışmaktadır. Bakü Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı Türkiye′nin bölgedeki etkinliğini son yıllarda artıran bir başka gelişmedir.
KAFKASYA
« Kafkaslar Türkiye′nin uluslararası dış politikalarına etkisi yanında, bölgedeki Türk unsurlar nedeniyle ile iç politikasında da önemli rol oynamaktadır. Orta Asya′da bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye′nin temasının sağlanmasında Kafkaslar adeta bir köprü vazifesi görmektedir.
« Kafkasların bir barış kuşağı ve Rusya ile bir tampon bölge teşkil etmesi Türkiye için önemlidir. Gürcistan ile iyi ilişkiler kuran Türkiye, Ermenistan ile de ilişkilerini normalleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye Azerbaycan′ın komşuları ile olan sorunlarının çözülmesine yardımcı olmak için çaba harcamaktadır.
« Kafkaslar, coğrafi yakınlık, ekonomik işbirliği imkanları ve doğal kaynakları nedeni ile Türkiye için önemli bir ilgi alanı durumundadır. Türkiye bölge ülkelerinin birbirleriyle ve uluslararası sistemle ekonomik ve siyasi yönden bağlarını artırmasına çalışmaktadır. Bakü Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı Türkiye′nin bölgedeki etkinliğini son yıllarda artıran bir başka gelişmedir.
Türkiye’nin Çevre Sorunları Nelerdir?
Arsenik Nedir? Zararları Nelerdir?
Periyodik cetvelde bulunan VA grubunda yer alan yarı metal bir elementtir. Arsenik tüm evrende olduğunu düşülmektedir. Dünya’da arsenik büyük bir bölümü bakır ve kurşun metallarinde bulunur. Dünyamızda bu kadar fazla bulunan bir maddenin insan üzerinde de büyük bir etkisi vardır. Hatta arsenik maddesi yediğimiz yemek ve içeceklerin içinde de bulunduğu söylemek doğru bir karardır.
A.B.D.’de yayımlanan bir programdan Dr. Mehmet Öz, arsenik oranın hazır elma sularında çok yüksek olduğunu ifade etmiştir. Dr. Mehmet Öz yaptığı bu ilginç açıklamada dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Arsenik maddesinin kanser üzerinde epeyce etkisi vardır ve birçok kanserin nedeni olarak gösterilmektedir. Bilinçsiz tarım ürünlerin üretimi, denetim yapılmayan pestisit isimli böceklerin öldürücü ilaçların yasaklanmış olmasına karşın arsenik madde kullanılmaktadır. Konsantre meyve suların içerisinde arsenik maddenin bulunmasına karşın Çin ve Uzakdoğu ülkelerinde ithal edilmektedir. Sağlık için, toplam ölçülen arseniğin zararlı bölümünün, büyük bir kısmını inorganik arseniğin oluşturduğunu Dr. Öz yaptığı çalışmalar neticesinde göstermiştir.
EPA arsenik miktarını, elma sularında ve içme sularında resmi tutarının üst limitinin 10 ppb üstünde arsenik bulmuştur. FDA, yaptığı açıklamalar neticesinde, organik arsenik olduğunu ve sağlık için tehdit oluşturmadığı, ancak tavukların organik arsenik maddesini zararlı bir inorganik arseniğe çevrilebileceğini ifade etmiştir. ABD yapılan araştırmayı dikkate almış ve organik arsenik tavuk satışını engelleyen ilk ülke olmuştur. İnorganik arsenik kanser dışında, birçok hastalığa yol açmıştır. Sadece tavuklarda değil, diğer hayvanlarda organik arseniğin inorganik arseniğe çevirebilme ihtimali üzerinde durulmaktadır. Ülkemizde şebeke sularında bulunan arseniğin düşürülmesi için arıtma tesislerinde kurulmayı hedeflemişlerdir.
Normal Doğumun Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir?
Normal doğum; adı üzerinden olduğu gibi bebeğin normal, vajinal yolla doğurtulma işlemidir. Bu olay doğaldır, yani fizyolojiktir. Normal doğumun hem anne, hemde bebek için bir takım faydaları ve zararları vardır.
Ameliyat, anestezi, kesi gibi işlemler yoktur. Sadece epizyotomi vardır. Bunun iyileşme süresi ameliyat kesisine göre daha hızlıdır. Normal doğum yapan kişinin, normal şartlar altında bir problem olmadan hastanede kalma süresi, saattir. Bu da hastanede daha az süre kalmanızı sağlar. Bebeğinizde astım gibi solunum sistemi hastalıkları daha az oluşur. Normal doğumda bebek ile anne arasındaki ten teması, daha hızlıdır. Bu da, anne ile bebek arasındaki duygusal bağların oluşması için oldukça önemlidir.
Normal doğum yapan anne, bebeğini emzirmeye daha hızlı odaklanır. Anne daha erken ayağa kalkar, iyileşme süresi daha kısadır. Cerrahi bir kesi olmadığı için, enfeksiyon kapma oranı daha düşüktür. Normal doğum yapan bir anne, bir daha ki doğumunu normal olarak yapabiliyorken; sezaryen ile doğum yapan bir anne, bir sonraki doğumunu normal olarak yapabilmesi için, sezaryen doğumunun üzerinden en az 10 yıl geçmesi gerekmektedir. Annenin normal doğumdan sonra, sezaryene oranla ağrıları daha az olmaktadır.
Afrika Maskelerinin Tarihçesi
Maskeler, farklı Afrika kabilelerinin geleneklerinin önemli bir parçası olmuştur. Bu maskeler çeşitli ritüeller ve törenler ile ilişkilidir ve kabile kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu yazıda Afrika maskelerinin kısa bir tarihini bulacaksınız. Afrika maskeleri ahşaptan yapılmıştır. Maske yapmak için kullanılan ahşap parça, ilk önce kurumaya bırakılır. Eğer odun çatlar ise, bu parça maske yapmak için uygun kabul edilmez. “Azde” adı verilen bir araç, ahşap maskeleri yontmak için kullanılır.
Afrika maskelerinin geçmişi, Paleolitik çağlara kadar izlenebilmektedir. Bu maskeler Afrika kültüründe büyük öneme sahiptir. Eski günlerde, maskeler çok farklı törenlerde kullanılmıştır. Maskelerin yapımında metal, ahşap, kumaş gibi malzemeler kullanılmıştır. Onların eşsiz tasarımları ve en önemlisi maskelerin yapımının arkasındaki fikir, Afrika maskelerine dünya çapında ünlü sanat galerilerinde önemli bir yer kazandırmıştır. Sanat tarihi uzmanları ve koleksiyoncular, Afrika maskelerini toplamayla çok ilgiliydi. Dünyaca ünlü ressam Picasso, 1907 yılında bir Afrika maskesi ile karşılaşmış, onun tasarımı ve taşıdığı anlam karşısında büyülenmiştir.
İnsan Gözü Kaç Megapikseldir?
Öncelikle şunu belirtmekle başlamak istiyorum, insan gözü analog bir yapıdır ve dijital bir terim olan piksel boyutuyla ölçülmesi tam olarak mümkün değildir. Beyindeki görme merkezi gözlerden gelen ışık bilgisini aynen bir film perdesi gibi algılayamaz. Beyin gelen ışık bilgisini yorumlayarak görüntü oluşturur. Bu görüntü gözden beyne giden sinir hücrelerinin yani nöronların hızına bağlı olarak sürekli yenilenir.
Örneğin bunu FPS(frame per second) değeri olarak göz önüne alırsak, bir video filmindeki 30FPS değeri gözümüzün görüntüyü tümüyle akıcı olarak görmesi için yeterlidir. Fakat bu olay, insan gözünün 30FPS olduğu anlamına gelmez. İnsan gözünün de belli bir eşik değeri vardır ve o değerden daha hızlı geçen bir cisme baktığında onun hareketini yakalayamaz ve hiçbirşey geçmemiş gibi görür. Günümüzde kullanılan yüksek çekim hızına sahip kameralar kullanılarak bir merminin hareketi mili saniye mertebesinde rahatlıkla incelene bilmektedir.
Bilgisayardan Kablosuz Cihaz Kontrol Devresi (USB Adaptörlü)
Cihazlarınızı bilgisayara bağlayacağınız küçük bir usb adaptör ile uzaktan kontrol edebileceğiniz bir devre. PIC18F2550 ve 433 Mhz RF modülü kullanılmış
Flash bellek büyüklüğünde USB adaptörü ile bilgisayardan devreyi kontrol etmek mümkündür. Devrede 4 adet röle çıkışı mevcuttur. Bilgisayarda kurulumsuz çalışan program aracılığıyla açılmasını veya kapanmasını istediğiniz cihazı seçebilirsiniz.
Alıcı devresinde 4 adet röle bulunmaktadır. Röleler 7A / 240V AC gerilimi kontrol etmektedir. Rölelerin ucunda açık ve kapalı kontak bağlantıları bulunmaktadır. Devrenin besleme gerilimi DC 12Volttur. İstenirse 9 – 15V arası bir gerilim kullanılabilir. Devrede RF alıcı verici olarak 433Mhz RF alıcı verici modül kullanılmıştır. RF modülün menzili açık alanda 100 ve kapalı alanda 35 metredir (Farklı ortamlar değerleri etkileyebilir!). Alıcı devrenin boyutları 8 cm x 8.5 cm ‘dir.
Verici devrede USB ile bilgisayar bağlantısı için PIC18F2550 kullanılmıştır. Picbasic Pro ile programlanmıştır. Verici devre için besleme gerilimine ihtiyaç yoktur. USB portundan besleme gerilimi almaktadır. Devrenin boyutları 2 cm x 5.5 cm’dir.
Elektrik-Elektronik Devre Elemanı Çeşitleri
A-Pasif Elemanlar: Verilen enerjiyi harcayan veya depolayan elemanlardır. Bunlar; rezistörler, kondansatörler ve bobinlerdir. Rezistörler enerji harcarlar. Kondansatör ve bobinler ise enerji depolar, doğru akımda enerji tüketmez, alternatif akımda tüketirler.
B-Reaktif Elemanlar: Verilen enerjiye tepki gösteren elemanlardır. Bunlar aynı zamanda pasif eleman sınıfına giren kondansatör ve bobinlerdir. Kondansatörler depoladıkları elektrikle akım devam ettirerek tepki gösterirler. Bobinler ise manyetik alan sağlayarak tepki gösterirler.
C-Aktif Elemanlar: Kendileri enerji üreten veya enerji seviyesini yükselten elemanlardır. Enerji üreten elemanlar, alternatör, pil, akümülatör ve ışık pilleridir. Seviye yükselten elemanlar ise transformatörler, güç kaynakları ve tüm yarıiletken elemanlardır. Enerji seviyesi yükselten elemanlar enerji harcamaz veya çok az harcarlar.
Çağdaş Tarih Kısa Ders Notları
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE
1.Soğuk Savaş Dönemi’nde Türk Dış Politikası
ABD, Sovyet yayılmacılığına karşı jeostratejik konumundan dolayı Türkiye’yi yanında görmek istiyordu. Türkiye ise SSCB baskılarına karşı Batı ve ABD yanında yer alabilme doğrultusunda bir siyaset izlemiştir.
Çağdaş Tarih Soru Cevap
İkinci Dünya Savaşı; kaç tarihinde, hangi ülkenin saldırısı ile başlamıştır?
1 Eylül 1939 günü Almanya'nın Polonya'ya saldırısıyla İkinci Dünya Savaşı başlamıştır.
Japonya’nın diğer devletler tarafından istila edilememesinin sebepleri nelerdir?
a) Japonya, adalar topluluğu şeklindeydi. Dağlık ve verimsiz toprakları vardı. (Toprak bütünlüğünün olmayışı)
b) Stratejik bir özelliği de yoktu.
Japonya’nın modernleşmeye ve gelişmeye başladığı döneme ne ad verilir?
Meiji Resterasyonu
Meiji restorasyonu hangi ülkede, kim tarafından gerçekleştirilmiştir?
Japonya’da İmparator Mutsuhito tarafından gerçekleştirilmiştir.
Pardus’ta Görev Zamanlama (Cron-Crontab)
Hiçbir kullanıcı, tüm vaktini bilgisayar başında geçirmek istemez. Bazı işlemlerin zamanı geldiğinde başlamasını bekler. Örneğin güncellemelerin zamanlanması ve zamanı gelince çalışması, kullanıcılar tarafından istenilir.İşletim sistemlerinde yapılan işlemler, süreçler halinde yönetilir. Bazı süreçler bir sürecin tetiklemesiyle çalışırlar. İşletim sistemleri de bu yüzden, birtakım işlemleri zamanlar ve zamanı gelince çalıştırırlar. Yani kısacası, hem kullanıcılar hemde işletim sistemleri zamanlanmış görevlere ihtiyaç duyarlar.
Unix işletim sistemlerinde, zamanlanmış görev oluşturma aracı cron’dur. Zamanlanan görevler bir crontab dosyasına yazılır. Kullanıcı zamanlanmış görev oluşturabilmesi için crontab dosyasına cron görevi tanımlamalıdır. İsterseniz öncelikle bir cron görevinin yazılımını görelim.
Bir cron göre altı(6) adet değişkenden oluşur. Varsayılan değerler ” * “ karakteri ile temsil edilir.
Bir cron göre altı(6) adet değişkenden oluşur. Varsayılan değerler ” * “ karakteri ile temsil edilir.
Dünyanın En Güçlü Otomobili: Dagger GT
Otomobil dünyasında en çok tartışılan ve gündemini asla yitirmeyen bir konu vardır. Dünyanın en güçlü otomobili hangisidir? Biz erkekleri bile aşan bir mevzudur aslında. Çünkü modifiye denen bir durum karşısında, dünyanın en güçlü otomobilini tespit etmek çok zor. Fakat buna seri üretim otomobil olarak sınırlama getirdiğimizde, işimiz daha kolaylaşıyor. Bildiğiniz üzere uzun süredir bugatti veyron bu ünvanı elinde bulunduran en önemli otomobil üreticisiydi.
Fransız markası olan bugatti,dünyanını en güçlü otomobili olma hükümdarlığını artık amerikan üretimi olan dagger gt süper spor otomobile bırakacak. İki araç arasında güç ve mühendislik olarak uçurumlar var. “Transtar” adlı amerikan şirketi tarafından üretilen bu yer uçağı 2000 beygir güce sahip. Ayrıca 2300 nm tork gibi yok yüksek çekiş gücünü de unutmayalım. Bu yüksek gücü turbo beslemeli benzinli motordan alan dagger gt aynı zamanda dünyanın en hızlı otomobili olma unvanını da elinde bulunduruyor. Bu araç için ciddi teknolojik yatırımlar yapılmış. Öyle ki aracın yapımında f1, nascar ve amerikan askeri araçlar teknolojisinden yararlanılmış. 907 kg boş ağırlığa sahip olan dagger gt, bunu yüksek oranda kullanılan karbon fibere borçlu. Böylesine devasa güçte motor ve oldukça iddialı kasası olan aracın bu kadar hafif olması kesinlikle mühendislik eserinin sonucudur. Aklınıza şu soru gelebilir: Bu kadar hafif araç virajlarda uçmaz mı? Aracın birçok pistte testte testini başarılı şekilde gerçekleştiren firma, bu sorumuzun cevabını o pistlerdeki en iyi dereceleri yaparak cevap veriyor. Yani karşımızda aerodinamik yapısıyla da otomobil dünyasının başyapıtı duruyor.
Pagani Zonda Revolucion
Genel otomobil kitlesinde dünyanın en güçlü spor otomobili veya en pahalı otomobili gibi merak edilen bilgi ihtiyacı vardır. Bu otomobiller genellikle İtalyanlar tarafından yapılıyor. Yani süper spor otomobillerden bahsediyorum.Ürettiği mühendislik harikası araçlarla otomobil sevenlerin bütün ilgisini çeken İtalyanlar arasında öyle firmalar var ki tek amaçları süper spor otomobil üretmek. Tıpkı İtalyan spor otomobil üreticisi pagani gibi. 1992 yılında Horacio Pagani tarafından kurulan pagani, spor otomobil ve karbon fiber üretimi yapmaktadır. Firmayı rakiplerinden ayırt eden noktada buradaki ayrıntıda başlıyor.
Pagani otomobillerinde en önemli nokta, yüksek güce sahip motorları değil. Bütün rakipleri onun gibi çok güçlü motora sahip. Fakat bu firma karbon fiber üretimini araçlarına başarılı şekilde uygulayarak güç/ağırlık oranını en iyi seviyede tutan firma olma özelliği kazanıyor. Buna üstün mühendislik detayları ve aerodinamik yapının mükemmel uyumu da eklenince ortaya bu harika spor otomobiller çıkıyor. Firma, bünyesine her geçen gün yeni ve daha güçlü üyeleri katıyor. Son olarak en güçlü modeli olan pagani zonda revolucionu tanıtan İtalyan firması, en güçlü rakibi olan bugattinin canını sıkacağa benziyor.
2013 Bugatti Veyron Grand Sport Vitesse
Fransızlar için kalitesiz araçlar yaptıkları söylenir. Bu düşünceye sahip olanlar, ya bugatti ile tanışmamış ya da onun Fransız olduğunu henüz öğrenmemiştir. Kökeni 1909 yılına dayanan ve ettore bugatti tarafından spor otomobil üretmek için Fransa’nın molhouse şehrinde kuruldu. Günümüze damgasını vuran bugatti veyron modelini ise, 2003 yılında üreten firmanın Fransızlar için gurur kaynağı olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Şuan bugatti dendiğinde insanların aklında dünyanın en hızlı otomobillerinden biri olduğu düşüncesi hemen oluşmaktadır. Firma bu düşünceyi yaklaşık 10 yıl önce 1001 beygir gücündeki yol canavarını üreterek oluşturmayı başarmıştı. Aradan geçen sürede sınırlı sayıda da olsa başarılı satışlara imza atan firma, yepyeni modellerini maddi imkanı yüksek müşterileri için sunmaya devam etti. Şimdilerde ise firmanın güncellenen cabriolet modeli 2013 bugatti veyron grand sport vitesse büyük ilgi görmekte.
Devrim Otomobili (Türkiyenin ilk yerli otomobili)
Türkiyenin ilk yerli otomobili Devrim; 1961 yılında, Eskişehirde bulunan Tülomsaş, Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi tesislerinde, Türk mühendis ve işçisiyle, yerli malzeme kullanılarak, 129 günde imal edildi.
Herşey; Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi göreviyle başladı. Her açıdan, tüm zorluklara rağmen yaklaşık 4.5 ay içerisinde, 4 adet 50 beygirlik A4L (yandan sübaplı) tipi, üç er adet 60 beygirlik A4T (üstten sübaplı) ve 70 beygirlik B3T (üstten sübaplı) tipi toplam 10 motor, 3 adet A tipi ve 4 adet B tipi toplam 7 şanzıman olmak üzere toplamda 4 adet sedan otomobil imal edildi..
Cumhuriyet Bayramı törenlerine yetiştirilen otomobillerden biri, benzini bittiğinden dolayı, basın ve ithal otomobil satan çevrelerce karalanmaya çalışılsa da ikinci Devrim otomobili ile Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel; Hipodroma gidip geçit törenine katılırken, az evvel bahsettiğimiz çevreler Devrim otomobilini görmezden geliyor, otomobil projesi için harcanan 1 400 Lira eleştiriliyor ancak at ıslahı için ayrılan 25 milyon Liradan söz edilmiyordu.
Tarihin Gizli Kahramanları: Kızılderililer
Talihsiz halkların hiçbirinin kendi tarihi yoktur.
Evrenin belleğinde yer almayı hak etmek için, bir ulusun yaşamını ya da bir insanın yazgılarını etkilemiş olayların hatırasını korumayı sağlamak ve onları geleceğe aktarabilmek adına, sözkonusu ulusun ya da insanın kahraman ya da mazlum, acınası ya da ürkütücü olması yetmiyor.
Bu işte biraz da şans payının olması, bu şansın onları aynı talihsizliklere katlanmış ya da aynı başarılara ulaşmış başka yüzlercesinden ayrı kılması gerekiyor.
Gelelim ilk tanıyanların Indiens adını verdikleri Kızılderililerin tarih sahnesine çıkışlarına…
Öncelikle bu ismin nereden geldiğine bir açıklık getirmek istiyorum. Öyle ki bildiğiniz üzere Kristof Kolomb Amerika’ya ayak bastığında yeni bir deniz yoluyla Hindistan civarına ulaştığını sandı ve bu nedenle orada karşılaştığı ilk sakinlere Hintliler (Indiens) adını verdi.
Onun ardından gelenler buraya ‘Hint Adaları’ bildiler ve bu uzun süre böyle kaldı. Bir diğeri olan ‘Kızılderili’ sıfatı ise ilkellerin kendilerini boyadıkları renklerden gelir.
Kuşaklar boyunca onlar bizim gençliğimizin en sevilen kahramanlarıydı ve samimi söylemek gerekirse, içimizden birçoğu, çocukluk anılarında Oturan Boğa ya da Şahin Gözü isimlerinin kendilerine Sezar’ınkinden daha yakın geldiğini itiraf edeceklerdir!..
Ama biz bu renkli ve özgün insanları, hayal gücünün gerçeklikten çok daha büyük bir pay sahibi olduğu serüven romanlarında,düşsel yapıtlarda ya da anlatırlarda topladık. Hal bu ki bu erdemli insanlar tarih sahnesinde büyük şanssızlıklara ve acılara şahit olmuşlardır.
Kuşaklar boyunca onlar bizim gençliğimizin en sevilen kahramanlarıydı ve samimi söylemek gerekirse, içimizden birçoğu, çocukluk anılarında Oturan Boğa ya da Şahin Gözü isimlerinin kendilerine Sezar’ınkinden daha yakın geldiğini itiraf edeceklerdir!..
Ama biz bu renkli ve özgün insanları, hayal gücünün gerçeklikten çok daha büyük bir pay sahibi olduğu serüven romanlarında,düşsel yapıtlarda ya da anlatırlarda topladık. Hal bu ki bu erdemli insanlar tarih sahnesinde büyük şanssızlıklara ve acılara şahit olmuşlardır.
Peki bu ilkel topluluklar nereden geliyor ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)